Demek orta yol tanımı insanın dünyayla alakadarlığından rabbiyle olan irtibatıdır dünyayı kalben terket kesben değil dünya saadeti Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. sadece din,e verdiği öğütlerle sınırlandırmamış iman hakikatlerinde bildirildiği gibi her gönderilmiş Peygamberlerin ümmetlerine kitap ehlini ilgilendiren evrensel veda hutbesindeki buyruğu bunu ispatlıyor..
İbadeti itaat ile hem dünya saadeti hemde ahirete olan iman hadisesi kalben ve dille ikrarla söyleniyor inananlar belli yani kim olursa olsun dille söylesede kalben tasdik etmediği için imandan çıkmasıyla ebedi cehenneme gidiyor çünkü zerre miktar iman dahi yoksa cehenneme eğer varsa cennete girmesine sebeb oluyor ve ebediyet neticeleniyor eski kavimlerden bugüne günahları dinde varmış gibi gösteren imansız münafıklardan olan Kur,an,ın emirlerine karşı duran kendini Müslüman tanıtan her asırda yaşayanlar olmuş ve münafıklara inananlar imanlarına zarar verdiklerinden kalplerde doğruyu göremez hale gelmişler.
Nefis şeytanın bildiği cisimdir cisimde olan duygulardan sadece şehevani hisleri bilir yapdırım gücünüde cisimle yapar yani nefse yapdırır nefis şeytanın oyuncağı haline gelir,nefse yapdırdığı pis işleriyle (günahlarla) nefis temiz duygularını şeytanın pislikleriyle karışdırır kalp bozulur,nefis zamanla öyle duruma düşerki şeytan bile gülmeye başlar çünkü şeytan Allahı inkar etmez ettirir nefside kendine firavunluk verir,insanın helal dairesinde bulamadıkları şerde mevcut nefis insanı elbetde zorlar şeytan işleride nefsi köreltir Allahtan uzaklaştırır körelen nefis anlaması azalır içinde bulunduğu duyguya göre mana verir ötesine kavuşamaz yani Allahın nuruyla aydınlanamaz duruma düşer ne yediklerinden ne içdiklerinden ruhani lezzeti dahi sadece içinde bulunduğu duruma göre tadar yemeden yaşanmaz düşüncesini taşımaya başlar ve yaşamayı yemekde görür mesela dünya nimetleri çeşit çeşit ve hepsinde ayrı lezzetler vardır bunlar dünyadaki alınması gereken sınırlı lezzetler bunun üstündeki lezzeti alamazlar oda ruhani lezzetdir yani yediklerinden birde kalpde olan iman lezzeti alınır,oysa insanı ne yemek nede içmek yaşatır bunlar yaşantı için verilen nimetlerdir mesela cennet ebedi ölümsüz hayat cennet nimetlerinden yemezsen ölürmüsün ölmezsin o zaman geriye ne kalır ihsan edilen nimetlerden lezzet almak kalır cennetde pislik yoksa yediklerimiz içdiklerimiz dahi lezzeti alındıkdan sonra kaybolacaktır üzerinde günah pisliği bulunan cennetde durabilirmi dünyayı cennetden say inkar ettin nereye gidersin suç işledin cezaya.insanlar günahları orta yol sananlar varsada cennet ebedi ve temizler girer ömce cehenneme girmesi gerekir cehennemde ebedi nasıl çıkacak ? yada orta yol sanılsa ebediyet hayatının belli yaşantısınıda cehennemde sonra cennetde sonra tekrar cehenneme sonra tekrar cennete sonra tekrar cehenneme ebediyen böyle olması gerekmezmi hangi akıl kabul eder bunu Allah ebedi cenneti ister cehennem ise şeytanın insanlara bulaşdırdığı günah pisliklerinden arınmak içindir tabi iman kaldıysa kalmadıysa ebediyet cehennemle noktalanır.
Adî b. Adî el-Kendî'nin, Ömer (r.a)'dan rivayet ettiğine göre Cebrail (a.s) Peygamber (s.a.v) şöyle dedi: “Seni hak din ile gönderene yemin olsun ki, eğer Cehennemde iğne ucu ka-dar bir delik açılmış olsaydı sıcaklığından yeryüzünde yaşayan her şey ölürdü”
Hadisde iğne ucu kadar delik açılsa sıcaklığından yeryüzünde her şey ölürdü denmesi açıklarki cehennemin büyüklüğü ve uzaklığı idrak etmek zordur fakat kavransa diyelim o mesafeden iğne ucu kadar delikten çıkan sıcaklığın yeryüzünde hayatı yok edecek kupkuru sanki çöl yapacaktır sıcaklığın bilinmesinde alevden oluşan dağılan sıcaklıktır birde cehennem alevinden anlatılınca yeryüzünde canlıların ölmesiyle çöl olmasına delil verir ve alevden bahsedilen sıcaklık bilmem kaç yıllık mesafe bildirilir onca mesafe idrak edildi varsaysak (GÜNEŞ) cehennemin bir kıvılcımı olmasına delildir.
Hz. Ali şöyle demiştir: “Kıyamet günü olduğunda cehennem yetmiş bin yularla çekilerek getirilir. Her yuları yetmiş bin meleğin elinde olacaktır. Cehennemin küçücük bir kıvılcımı etrafa saçılır. Eğer Allah onu tutmasaydı, gökleri ve yeri yakardı!“
Cehennemin küçük bir kıvılcımı gökleri ve yeri yakardı buyruğunda anlatılan dünyayı yakmasıdır dünyayı yakabilecek olanda güneşdir gökleri ve yerin yakılmasında uzay boşluğuda vardır cehennem tutuşturulma emrini bekleyen uzay boşluğunun ta kendisidir ve cehennemin mahiyeti uzaydanda büyük olabilir kürsi uzaydan büyük demekki cehennemin vuzuhu kürsiyi kaplayacak ve arş kürsiden büyük yani çöle atılmış bir halka gibi hadisinde anlatılmıştır her şeyin sonucunda cennet ehli cehennem ehli ebefiyet başlamasıyla ve sitretül münteha cennet ve cehdnnem kalır yalnız yer bahsi varki gökler denmesiyle yer denmesi dünyaya delil dünyayı yakabilecek olan kıvılcımda güneşe delildir yani cehennemin bir kıvılcımı güneşdir yani cehennemin bir kıvılcımı dünyayı yakmaya bedeldir Bediüzzaman Sahid Nursi Hz. bir yazısında cehennem bizi bekler ve gözler demişdi ( GÜNEŞ ) e bol bol bakabilirsiniz buna işaret etmezmi dünyayı yakmaya bedelmidir elbetde Risale-i nurda denmişki.
(Güneş yerin başına izn-i İlahî ile sardığı ziyayı, emr-i Rabbanî ile geriye alıp, güneşin başına sarıp "Haydi yerde işin kalmadı der,Cehennem'e git, sana ibadet edip senin gibi bir memur-u müsahharı sadakatsızlıkla tahkir edenleri yak" der. اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ (Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman) fermanını lekeli siyah yüzüyle yüzünde okur.” (Sözler, 116- 117 )
Ayetde buyrulan emirle ve Risale-i nur dediğiyle hadisi şerifde buyrulan cehennem ateşinin bir kıvılcımı hükmünde olduğunu ispat eder ve gösterir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder