4 Mart 2016 Cuma

Münafıklarda İnkar

Allah kullarına iyilik ister nimetler ihsan eder kötülüklerden uzak durmamızı yapmamamızı emreder münafıklarda Allahın mülkünü kendi çıkarlarına kullanıp sözde iyilik yaparlar şerleri işleyerekte kötülüğü yaygınlaştırarak Allahın üstüne atıp Allah yapıyor gösterirler eğer Allah şer isteseydi hem nimet vermez hem bu ve birçok ayetde böyle buyurmazdı ve kendinede azap etmesi gerekirdi ilah olduğundan hemde ne azap münafıklar yalancıdır ve cehennemin dibine gedecek olanların ta kendileridir.

Münafıklar insanların imanlarını bozacak cehenneme gönderecek sinek gibi vızıltı misali yılan gibi sinsice fitne fesad peşindedirler şeytan sen hele şer bulaştır günahlara sevket ben ona musallat olayım der gibi şeytanlarıyla işbirliği içindedirler şeytan bile en başta insandan üstünlük davası yapıp Allahı yalanlamakla ilahlık iddia etti fakat cehennemi kabullendi münafıklarda inkarcı olduklarının üstüne cehennemin dibine gidecek derecede işledikleri suçları bile inkar etmeye kalkarlar buda şeytandan aşağı mahluk olduklarının başka bir ispatıdır herşeyi kendilerine göre mübah görüp dinide kendi istediklerine göre çıkarlarına alet ederler insanları aldatırlar seslerini kesmek için hakları olmayan elde ettikleri dünya maddiyatıyla ya para ya mevki gibi tuzak kurup gerçekleri örtmeye çalışırlar (Münafikun 4) ayetde kereste gibidirlerdir buyrulmuşki Allah melekleri Hz.Adem ,den itibaren kıyamete kadar herşeyi kaydederler münafıklar tüm dünyayı kendilerine inandırsalar asıl meleklere para mevki şan şöhret evlendirelim demeleri lazım çünkü tüm delillere şahit meleklerde vardır hiç mümkünmüki meleklerede para mevki gibi rüşvetler versinler seslerini kesebilsinler işte (Münafikun 4) ayetdeki münafıkların kereste gibi olduklarına meleklerde delildir.

İnsanların başına gelen musibetler ve hastalıklar kendi işledikleri günahların kefareti olarak verilir ve zamanla bedenlerine aldıkları pisliklerin temizlenmesidir şeytan kıyamete kadar mühlet istemesi ve ödül olarak yani şeytanın istediklerininde şeytana göre nimet sayılması mühlet verilmesidir yaptırım gücü olmaması ve insan ve cinlerin musibetidir.

Allah doğal afet dediklerimizle felaketler verir bu şer gibi görülür halbuki şer değildir zalimlikleri zulümleri sebebiyle kendi işlediklerine göre başlarına gelen felakettir ve bunda iyilerdende ölenler olsa onlarında derecelerine hasene olup cennete girmelerine kefaretse ebediyet için hayatı ve ölümü yaratana neden yarattın neden öldürdün denebilirmi eğer böyle felaketler gelmiyorsa demekki ebedi cehennem azabı için mahkeme-i kübraya bırakılıyor.

İşte münafıklar bu gibi felaketleri dini kullanarak insanları aldatırlar mesela insanlara kendilerine taraf olsunlar diye dini kullanıp iyilik yaparlar dini bilemeyen insanları tuzak kurarlar sonra münafıklardan yüz çevirenlere ve kendilerine itiat etmeyenlerin başlarına felaketler getirmeye başlarlar bu felaketleride doğal afet gibi göstermeye çalışırlar insanın ihmalinden uçak düşse veya münafıklar düşürürler Allah yaptı algısı oluştururlar veya ülkede insanların başına musibet gibi şerli işler çevirirler sözde yanlış yoldasınız algısıyla Allah yapıyor görüntüsü verip insanları inandırmaya çalışırlar ülkemizde olan algı operasyonlarıyla yapılan terör gibi olaylarda bunu delillendirir hatta şerri Allahın üstüne atıp insanları günahlara sevk edip nasıl olsa kabe var günahları temizlersin gibi kabeyi günah temizleme hamamına çevirirler kabe ibadet yeridir ve büyük ibadetlerden olup din beş şartında bildirilmiştir bu büyük ibadetten dolayı bazı hak hukuk borçları olmayanların günahlarınıda temizler (Lokman-33)ayetinde ispat eder ki günahları kabe af etmez Allah af eder kabe ibadet içindir.

Allah iman ehlinin bir daha işlememek üzere nasuh tövbesi yapın buyurmuştur bu af edilmekde sanki hiç yapmamış gibi tertemiz olunması ve daha önce işlenen günahların sevaba dönüşmesi hükmüne girer mesela kabede yapılan ibadetle anasından doğduğu gün gibi tertemiz olunması buyruğuyla sorumlu olunan günahlardan beraat etmesidir yapmadı hükmüne girer Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. pişmanlık tövbedir buyurmuştur yani maddiyatı olmayan kabeye gidemeyenlerde kalben pişmanlık hasıl olur ve kabe ibadeti yapmış gibi Allah af eder demekki iman ehli için günahlar haseneye beden tertemiz bebek hükmünü alır fakat bu kul hakkı gibi sorumlulukları kaldırmaz kul hakkı kula aitdir ve deccal gibi dini yok etmeye çalışan düşmanlara avenelelik yapanlar af edilmez çünkü münafıklıktır ve münafıklarda ölene kadar pişman olsalar hatta kendilerini ibadete açlığa çileye verseler genede af yoktur ayetlerde münafıklar için kesin hükümler vardır kısaca imansız olanlar herşeyden sorumludurlar mesela madem suçlara ceza vardır zalimlik zulm yapanların adaletsizlik içindeki dinsizlerin öncelikle kendilerinin ceza yaşaması gerekirken masumlara zulm etmesiyle sorumlu tutulurken bunun için iman ehli dinin polisi dinin savcısı vazifesi yapan gibidir fakat polis savcı demek iman ehli demek değildir çünkü iman kalbi meseledir kıyafet görev meselesi değildir ve iman ehli imansızlara karşı vazife örneğidir yani suçlulara ceza vermekle adaleti uygulamış olurlar verdikleri cezadanda sorumlu tutulmazlar adaletsizliğe karşı adalettir.

Said Nursi Hz. kendisine zulm edenlere hakkını helal etmiştir bu imanlı olupda zalim olmak istemeyen fakat zalimlerin emrine uymak zorunda kalan şahıslar içindi münafiklara değil çünkü Allah münafıkları asla bağışlamaz ayeti bile varken insanlar hakkını helal etmez üstad Allahtan fazla merhamet edilmez demiştir münafıklara merhamet etmek zulme rıza göstermiş olur taraftar olunsa zalim olunur

Ayetde buyrulduğu gibi münafıklar başkalarında kendileri gibi olmalarını çok isterler acaba bu istemeleri başkalarını cehenneme çekerek kendilerinimi kurtaracak öyle bişey olsaydı şeytan insanları cehenneme çekince kendisi cennete girerdi münafıklar din imanı çok iyi biliyorlarsa cehennemin dibinde ne işleri var çok ilginç zalimlik zulm yaparak kısaca şer yoluyla cennete gidilir diye hüküm yoktur.

Münafıklar işledikleri zalimlik zulmlerin üstüne Allahtan af isterler zulme boyun eğmeyen zalimden taraf olmayan insanlara zulümden vazgeçmezler hem dinin gerçek emrettiklerinin çıkmasını açıklanmasını istemezler ya para teklif ederler yada tehdit ederler hemde af isterler işte böylesine ikiyüzlüdür münafıklar.

Hadislerde buyrulmuşki deccaliyetin ölümüyle belli vakte kadar saadet yaşanır yani ilahlık iddiasının ölümüyle iman ehlindeki büyük sorumluluk yükü kalkar hayatları rahat şüpheden uzak dünyaları küçük cennet hükmüne geçer mesela iman ehlinin imansızlardan ayrımında Hıristiyan yahudi gibi semavi dinlerin gönderildiği kavimlerin iman ehli olduğu ispatıyla manen bahar yaşamaları ve dünyadaki hayatlarının ahirete bakan yönleriyle huzur saadete kavuşmaları Allah iman ehline dünyanın esirgenmemesi nimetler vermesi din dünyasının gerçekleri anlayıp manen bahar yaşamaları yani ayetlerde buyrulan dünya hayatının aldatması hükümlerinin gerçek manasında nimetlerin şer hayatından men edilmesidir nimeti veren Allaha kulluğunuzu görün nimetleri şer yolunda harcayıp şeytana saltanat yaşatıp israf etmeyin manasındadır işte deccal bu hadisi bildiğinden şer fikrinde insanların güle oynaya cıvıl cıvıl şenlikler yapılacak gibi algılar bunun için hadisin hükmü gerçekleşmesin diye zalimliği zulmü terk etmez ve dahada beter yapmaya çalışıp bu şekilde saadet güzellikler yasanmamasını engellemek ister münafık beyninde tasarladığı ne varsa hepsinin tersine daha dünyada tokadı yer ve sıra ahiretdeki tokada gelir onuda ahiretde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. vereceği hesapla yiyecektir.

Allahı yalanlamak kendisine ilahlık verilmesidir deccal manasında ilahlık iddiası eden münafık şahısları gösterir yani hayrıda şerride yaratan ilah gibi davranmaya çalışan kendi münafık düşünceler üreten insan veya cinlerden olan mahlukdur cinler gibi yaratılmış olan şeytan ilahlık iddiasına insandan üstünlük taslamasıyla Allah emrine karşı gelmesi Allahı yalanlamaya girmesi ilahlık iddiasına girmiştir firavun zihniyeti olan kafir mahluklarda Allahı yalanlaması ilahlık iddiası etmek demektir buradaki farkda ilahlık iddiası edenin biri kafir diğeri münafıktır kafir kendi nefsine ilahlık verirken münafıklar birde dini alet edip akıllarınca şer işleyip cehennemde yanarım ahiretde nimetlerin en üstün olanlarını alırım gibi kendilerince ilahlık yaparlar halbuki Allah ayetlerde şeytanın şer yolunu cehenneme götüren ebedi azabın verileceği yol olarak açıklamıştır işte münafıklar bunlara itiraz etmiş olur ve ilahlık iddiası etmiş olur.

Hadisi şeriflere yalan hadislerle karıştırmaya çalışan münafıklardan olurki kafirler dine ilişmediğinden dini kirleten münafıklardır her asırda münafıklar olduğundan yalan sözlerle hadis diyerek nakledilebilir yanlız ne varki hadislere ilişmek değiştirmek yok demek tehlikeli olduğundan akla kalbe ruha açıklayıcı manasına bakılıp şu hadis şüpheli olabilir denebilir eğer kesin bilgiyle yalan olduğu kanaatine varılırsa böyle hadis yok denebilir.

Hadisi şeriflere bile yalan katıldıysa demekki buhari müslim gibi hadis nakleden zatların vefatlarından sonrada bile buhari ve müslim nakletmiş gibi yalan hadis karıştırabilenler olabilir mesela deccalla ilgili bir kişiyi ortadan ikiye böldürüp sonra tekrar diriltmesi ve o kişinin sen beni öldürüp dirilttin artık kimseyi öldüremezsin gibi hadislerde Allah düşmanlarına öldürüp diriltme gibi yetki vermez hatta kimse ilahlık iddiası edemez sadece sözle dille inkarı uluhiyet yapılmış olur ilah olamaz ve bu inkarla ebedi cehenneme gidilir demekki böyle hadis varsa gerçekse ya mana itibariyle başka manalar ihtiva eder yada buhari ve müslim gibi zatların vefatlarından sonra yalan hadisler olarak katılmış olabilir.

Münafık olan deccal kendisine üstünlük verecek kadar ilahlık iddiasında Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. ümmi olması yani okuma yazma bilmezken deccal kendisini bilgisayar gibi bilgisi olmasından Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. üstün görmeye çalışır ve peygamberlerlik makamından daha üstün olan ilah olduğundan yani Allaha en yakın makam peygamberlere verilen makamdandır ve o makamdan başka makam yoktur peygamberlik katından sonra Allah gelir işte bu sebebden deccal kendi nefsini peygenberlerden üstün gördüğünden ve peygamberlerden sonra Allah geldiğinden deccal kendi nefsine ilahlık verir.

Allah peygamberlere cennette en üstün makamı verip birde mucizelerle delillerip desteklediğinden münafıkların deccal vasıflarında olanlar kendilerini peygamberlerden üstün gördüklerinden Allah peygamberlere hem cehenneme gitmeden cennetin en üst makamına alıp mucizeler veriyorsa madem Allah adaletli deccalda istediğimiz herşeyi yaparız gibi şeytanın büyük tuzaklarına düşerler ilahlık iddia ederler işte böylesine tehlikeli münafıklar akıllarınca kendilerine adalet biçerler ebedi cehennemin dibine götüren yalan hadisler uydururlar demekki hayvandan aşağa olan şeytandan aşağa düşmüş olan münafıklar yaşamak için yemeye içmeye bile muhtaçken Allahın has düşmanı olduklarından ölmüş insanı diriltemezler hatta münafıkların kalbleri maneviyata ölüdür yani kalbleri mühürlüdür bırakın insanı diriltmeyi kendi kalblerini diriltemezler (Hac 73) ayetde delillendirirki demekki bu hadis münafıklarca uydurulmuş olması çok yüksek ihtimaldir.

Maneviyat herşeye hükmeder maneviyata hükmedilmez kalb nefse hükmeder fakat nefs kalbe hükmedemez buna benzer vazifeli manevi alemdeki melekler her şeyi kayıt altına alır kayıt alırken hiçbir engel olmaz dünyada yaygın olan en muhteşem bilgisayar türü cihazlar bile hiç kalır demekki ebediyet için hazırlıklar noksansız ebediyete layık yapılır.

Madem işlenen suça ceza verilir dünyada bile bazı suçlar işleyenlere adalet adı verilen mahkeme kanunları manevi aleme bakan suçlarada işaret eder ve ceza verilirken insan aklınca hüküm konur hem madem işlenen suça ceza verilir hiçbir insan ayrımı gözetilmez işlenen suçlarca ceza alınması gerekir maddî güçle her istediğiyle zalimlik zulm işleyenlere öncelikle hesaba çekilmesi gerekir hem mesela insan zulm eder kader adalet eder sözüyle yapılması gereken ilk başta zalimlik zulm işleyenlerin başına dünyada musibetler belalar ziyanlar mahrumiyetler mahkumiyetlerin olması ilahi adaleti gerektirir demekki adaleti çiğneyenlerde adaletsizdir burada ilahi adaletden bahsedilen insanların ilahi adaleti çiğnemeleridir yani zalimlerden zulm edenlerden taraf olup haktan yana olmayıp zalime ceza yerine masumlara zulme rıza göstermeleridir yoksa Allah adaletine bakılsa ebedi cehennemle kafir ve münafıklara zaten adaleti tecelli ediyor ve adalet sisteminde hiç bir insana yapılan zalimliğin zulmün karşılığı parayla ödenilmez insanın mahiyeti serveti ebediyet hükmündedir bunun hesabı parayla yapılamaz demekki ahiretde olan hak ve hakikatlerde kalb şahitlik yapar.

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. niyetlere göre amel olacağını buyurmuştur işte hadisin beyanındaki insanlar mana vererek başkalarının sözleriyle küfr etse yani gizli şirk yapsa söz başka olsada niyetinde şirk olduğundan kalbe işler ve ahiretde hesaplarda kalbe göre verilir kısaca mü`min kafir ve münafık dilde bunu söyledim bunu yaptım deyip başka manalar vermeye çalışmada hikaye gibi anlatsa ve özündeki manayı saklamada başarılıda olsa niyetinde olana kalb şahitlik yapar gerçekleri söyletir ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. verilen her sualde süsleme yoktur gerçekler vardır işte münafıkların korkulu sonlarıda o zaman olacaktır Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. iliklerini sökecek derecede münafıkların kalblerindeki tüm şirkleri meydana çıkacaktır.

Münafıkların dini kullanarak insanları aldatmasında dünya nimetlerinden uzak tutma gibi çile yönüne sevk etmek isterler halbuki Allaha nimet vermek ve kulluk ister mesela Hz.Süleyman peygamberlik ve zenginlik vermiştir Allah mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasavvur eder eğer nimetten mahrum olması gereken varsa oda münafıklardır ve kimsenin hayat hakkına karışma haklarıda yoktur öyle olsaydı şeytanın münafıkları dünyada sürüm sürüm süründürme hakkı olurdu ve dünya mülkünü şer yoluna kullanan elbetde ahiretde hesabı verilir Allah mülkünü gene Allah yolunda kullanması için ihsan etmiştir Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. ev binek gibi dünyalığı vardı fakat yaşantısı kulluk içindeydi Allah rızası yolunda kulluğu olmuştur ve benim asrımda fakirlik ahir zamanda zenginlik geniş ev saadetdir buyrukları herkes peygamberler gibi fakirlik yaşayacak demek olmadığını ispat eder gene Bediüzzaman Said Nursi Hz. dünyayı kalben terk etme kesben değil söylediği bu asra bakan yönündeki işi bittiğinde kullanıp çöpe ve luzumsuz geri dönüşüm madde yığınına attıklarımız gibi değersiz görmek ve dünya nimetlerini Allah yolunda kullanmaktır.

Said Nursi Hz. Helal dairesi geniştir harama girmeye lüzum yoktur demiş yani dünyada helal dairesi geniştir mesela demircilikten tut makina imalatına bitkilerden sebzelerden ağaçlardan meyvelerden tut mobilyadan git çeşit çeşit ihtiyaçlar inşaatdan tut tüm sektörlere yani helal dairesi o kadar çok geniştirki haram kazançlar mikrop misal çok küçük kalır hiç bir ihtiyaçda kalmaz işte haramlar ayrıldığından dünyanın tümü kendisi helal dairesi içindedir o zaman şeytanın şer yollarına gerek yoktur.

Kafirse zaten sorunu olmaz haram helal aldırmaz fakat iman ehlindense eğer haramdan kazanarak fabrika açan olsa mesela makina imalat yapan fabrika olsa haramdan kazanarak açana helal yol olmaz çünkü temelinde haram olanın şahsına haram yazılır çünkü içki satarak helal kazanç olmadığı gibi içkiden gelen kazançlada ne olursa olsun ev araba almak işyeri yada fabrika açılmaz haramdan helal olmaz hükmüdür mesela haramdan kazanılanla makina fabrikası açılsa makina fabrikasında çalışanlar olsa yaptıkları makina gibi helal dairesine giren iş türü olduğundan helal kazanmış olur burda dünya maddesi demir plastik yada haram olmayan maddeler kullanılmasında işçilerin kendisi helal daire kazanmış olmakla fabrika sahibi şerli haram daire kazanmış olarak ayrılır.

Mesela hem haram hem helal parayla fabrika açmış olan olsa eğer haramdan kazandıklarından af edilmesi yoksa fabrikaya yatırılan haram sermaye kadar bire bir haram yazılır helalden kazandığı sermayede birebirden onlara yüzlere niyet ihlas yapılan iyilik güzellik mükafatına göre misli verilir.
Hadid-16 ayetde buyrulmuşki iman edenler derken artık Allah ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. bağlılık göstermeleri yani şüphelerden şeytanın ve şeytanlaşmış münafıklardan uzaklaşmaları Allah ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. doğru söylediğini kabul etme zamanı daha gelmedimi ve onlar daha önce kitap verilenler gibi olmasınlar demekle daha Kur'an son kitap olarak nazil olması kıyamete kadar sürmesinden asrı saadetde din zaten kabul eden sahabeler olmasıyla onlar hitabının manasıda daha önce kitap verilen yahudi ve hristiyanlara hitab eder ve uzun zaman geçmişe kalbleri katılaştı onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir buyruğuyla çoğu dediği asrı saadetde sapıtmış olan putlara tapan putlardan yüz çevirmeyip Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. ve Allah birdir buyurmasına karşılık düşman olan Hıristiyan ve Yahudileri örnek verir çünkü kitaplara iman etmişler bilirlerki putlar Allah değildir ve bu hakikatıda son gelecek Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. iman edip kabul etmeleriydi.

Münafıklar hem Allaha küfr ederler sadece küfr edilmesiylede kalmaz hakaret ederler peygenberlere düşmanlardır ayetlerde kesin hüküm var ebediyet var cennet var cehennem var münafıklar cehennemin dibinde ne arar çünkü hak ettiler şeytandan aşağı derekelerde fitne fesadla insanları putlaştırıp insandan meded af arar algı operasyonu kumpas ve bir çok fitne fesad peşinde işledikleri ne varsa herşey için azaplarını katman katman dehşet artırırlar cehennemden korkarlar zalimlik zulm gibi ne varsa işlediklerinden azaplarını artırmaktan korkmazlar algı operasyonu kumpas gibi yaptıkları ne varsa zulümdür bunca işlediklerini birde af edilsin günahları temizlesin diye Allahı hizmetçileri yerine koyarlar eğer münafıklar nasıl varlıktır merak eden varsa şeytanın neler yaptıklarını okusun şeytan nasılki Kur'an,a gır gır der işte münafıklar şeytandan öylesine beterki şeytan bunların öğretmeniyken öğrencisi olur şeytan bu cisimde ne harikalar var gibi hayran kalır münafıklardan akıl bile alır şeytan lanetlendiği gibi münafıklarda lanetlenmiştir.

Said Nursi Hz. soru sorulmuş neden senin yakınında bulunan mütecavizleri irşad etmiyorsun Said Nursi Hz. de bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz der ve nihayet derecede alçaklığa düşmüş vicdan ki bilerek dinini dünyaya satar ve bilerek hakikat elmaslarını pis muzır şişe parçalarına mübadele eder derecede münafıklığa girmiş insan süretindeki yılanlara haklarını söylemek hakaika karşı bir hürmetsizliktir der ve kaç defa hakikatı risale-i nurdan işittiler ve bilerek hakikatleri zındıka dalaletlerine karşı çürütmek istiyorlar böyleler yılan gibi zehirden lezzet alıyorlar der.

Said Nursi Hz. asrında yaşanan ve yaşatılanlar arasında bu asırda cemaate hizmete yapılanlarda fark yoktur sinsi yılanlaşmış münafiklar gerçekleri hakikatleri gördükleri bildikleri halde saptırma hakikatdeki hükümler cehenneme ait dehşet gerçekleri işlerine gelmediginden inkar etmeleri ve hükümlerin Allah nezdinde ahiretde olacakların ölmez gerçekler olduğu açık beyanlarla Kur'an,ın ispatı varken bu ispatları çürüten yoluna girerler mesela cehennemin dehşet ateşini münafıklar kendi keyiflerine göre sanki soba yanında ısınıyor gibi azap hükümleri biçerler elmas hükümleri kömürleştirmeye çalışırlar halbuki elmas kömür olmaz fakat insanların elmasa verecekleri değeri kömür görmeleri ahiretlerini kaybetmelerine sebebiyet verdiğinden hakikatı bilerek gizleyen münafıklara din iman anlatılmaz yani özel ders verir gibi din açıklanmaz Kur'an,ın hükümleri ezelden gelip ebede gider bu ebedde cehennem hükümleriyle cehennem imansızlara farz cennet hükümleriyle cennet iman ehline farz hükmüne geçer çünkü Kur'an,ın hükümleri Allah lafzı farzdır Allah doğru söylemiştir.

Allah ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yakınlaşma çile yoludur yani dinin emirleri insanın nefsine ağır gelen ibadetler nefse çiledir mesela oruç tutmak açlık yaşamak nefse ağır gelir fakat manen kuvvetlendirir velhasıl nefs kulluk yapmak istemez özgürlük içinde keyfi dünyada şerleri yaşamak ister bu şerlerle haramlarla nefs keyf ister işte nefse ağır gelen çilede burdan başlar yani Allaha kulluk nefse çiledir Said Nursi Hz. fenayı nefsinde bul dediği gibi nefs fenayı ibadetle bulur kalbi maneviyat alemine girer bekaya çıkar işte nefsin fena bulana çile yaşamış olur kalben bekaya erer demekki dünya hayatında Allah ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. buyrukları yolunda yaşayana dünya cennet yaşantısı olur ebedi cennet hayatı veren Allah dünyada cennet misal yaşantısı verir ve cenneti isteyen razı olan Allah rızasıda budur ve ayetlerde Allah asla zulm etmez ayetler delili gösterir.

Münafıklarda kendilerince insanlara zalimlikle zulm ederek kendilerini dinde olmayan yani Allah yolunda çile veriyor hükmü biçmişler verilen hükümlerde kendilerini şerlere vererek hakla batılı birbirine karıştırıp günahları orta yol hükmü çıkartıp insanları inandırmaya çalışıp cehenneme gitmelerine şeytana yol açmakla büyük fitne fesada sebeb olmuşlar Allah yolunda çileyle alakası olmayan günahları cehennemde azapla cennete girecekler gibi keyfi menfaatlerini zevklerini günahlara verip başka hakları çiğneyip zulm ederek kendilerinede cennetin en çok nimet verilecek gibi şeytanca orta yol göstermişler işte münafiklarla ilgili ayetlerde kesin ispat ederki cehennem ortayol değil ebedi azap yeridir.

Münafıklar zalimliklerini zulmü savunmak Said Nursi Hz. gibi büyük zatlar kendilerine yapılan zulmlere neden şefkat tokadı dedi gibi münafıklar nefislerini korumaya çalışırlar hem günahlar hem zalimlik ve zulm işleyenler maneviyatları daha çok körelir kalbe zarar verir madem böyle eğer zulm şefkat tokadı olsa maneviyatlarına zarar vermezlerdi zulmde bir manevi lezzet var fakat cehennem lezzetidir işte bunu cennet tohumu sananlar zalimliği zulmü savunmaya alırlar bir yandanda işlerine gelende budur hem zulmle korkutma kendilerine yönlendirme istedikleri herşeyi zulmle yapmaya çalışırlar zulmü savunanlar hak ve hakikate göre davranmaları lazımdır yani başkalarına zulm etme hakları madem yoktur o zaman kim zulmü savunuyorsa sadece kendilerine ve birbirlerine zalimlik zulm etmeleri gerekir işte Sahid Nursi Hz. tek başına bırakılmış sadece Allahtan meded almış kendisine bazı zulm edenlerin çocuklarına acıyıp hak bile helal etmiş fakat çok sözlerinde ispat ederki zalimlik zulm edenleri ahirette hesaplaşmaya bırakmıştır eğer şefkat tokadı zulm için deseydi onları ahirete bırakmaz hakkını helal ederdi ve çilelerinde şefkat tokadı demesinde yapılan zulme değildir eğer öyle olsa zulme rıza göstermiş olur şefkat tokadı manen çekdiğidir açlık ve dünyayı zindan görmesidir manen neler çektiyse onlar şefkat tokadıdır ve hürriyetine esir muamelesi yapanlar kendileri zulm etmekten zevk aldıklarından istedikleri gibi yaptıkları zalimliği zulme cehennem hükmü verilmezdi ve hiç zulmü savunan tek bir hüküm yoktur hatta içki bile akla bedene zarar verdiğinden yasaklanmıştır yanlış hatırlamıyorsam Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. nefsinden çok çekmiş ve nefsi için al bunu Allahım buyurmuş.

Allah biz seni onunla birlikte yarattık buyurmuştur cennet nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle çevrili cehennemde nefsin hoşuna giden şeylerle çevrilidir işte nefsin istediği günahlarla zevk etmek keyfine göre yaşamak yani şeytanca şer hayat ister nefsin istemediği şeyler kulluk ve ibadet kısaca Allah kitaplarda dinlerde emrettikleridir işte buda nefse zor gelir o zorlukda nefse çile verir halbuki maneviyat hep kuvvet bulur ibadetlerdeki süreklilik her zaman olması nefse çok gibi gelir halbuki hergün envai çeşit nimetleri kullanmaktan ve yemekten bıkılmaz ve hep istenir ve ebediyete arzu eder iştihasına ebediyet bekler fakat nimetleri verene kullukta nefse zor gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Allah Sorgu Yapsa Ne Denir

Asrı saadet zamanında ya inanmayanlar yada münafıklar onu Allah bunu Allah yarattı peki Allah kim yarattı diye Peygamber Efendimiz Hz.Muhamm...