Risale-i Nurda
“Evet, evet, evet!.. Eğer kâinattan risalet-i Muhammediye’nin (A.S.M.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur’an gitse, kâinat divane olacak ve Küre-i Arz kafasını, aklını kaybedecek. Belki şuursuz kalmış olan başını, bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.” (Sözler sh: 110)
Yine aynı manada, “Mevt-i dünya ve kıyamet kopması ise: Bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbanî ile küremize, misafirhanemize çarpması; bu hanemizi harab edebilir. On senede yapılan bir sarayın, bir dakikada harab olması gibi...” (Sözler sh: 113)
Burda anlaşılan Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. güneşin secde etmeye gideceğini buyuruyor risale-i nurda kıyametin kopuşunu nasılki insan şuuru gitse ve insan aklıda yok olsa bitkisel hayatdaymış gibi dengesizleşir Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. ve Allah çıksa dünya bir büyük insan durumununda şuursuz kalıp aklını kaybedecek bir denge sürecek işde burada dünya ve diğer gezegenler hep güneşin çekim gücünde haraket etdiğinden dünya ve diğer gezegenler risalei nurda belirtildiği gibi boşlukda kalacak ve birbirine çarpıp dünyanın ters dönmesine sebeb olacak o esnada dünyanın ters dönmesiyle güneş battığı yerden doğumu gerçekleşecek ve kıyametde kopmuş olacak.
8 Ekim 2015 Perşembe
Ebu Talip Ve Yalan Rivayet
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. kadar her gelen peygenberlere iman ehlinden olmasıyla cennete girer konusundan,
“Cenab-ı Hak mahlûkatı yarattı ve beni en hayırlılarından kıldı. Sonra iki milletten (Arap ve Arap olmayan) en hayırlısından kıldı. Sonra kabileleri ayırdı ve beni en hayırlı kabileden (Kureyş’ten) kıldı. Sonra aileleri ayırdı, beni de en hayırlı aileden kıldı. Ben şahıs olarak da, aile olarak da insanların en hayırlısıyım.”(Tirmizî, Menâkıb: 1)
Ben devirden devire, aileden aileye intikal ile seçilerek Âdemoğulları soyunun en temizinden naklolundum. Sonunda şu içinde bulunduğum Hâşimî câmiasından neş’et ettim (dünyaya geldim).”(Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, IX/272)
Resul-i Ekremin (a.s.m.) beş yüz kadar büyükannesini tespit ettim. Bunların hiçbirisinde Cahiliye devri ahlâksızlıklarından ne bir zinaya, ne de başka bir kötülüğe rastlamadım.”(İbni Sa’d. Tabakat, 1: 60)
Abdulmuttalib ahirete, ahiret ceza ve mükâfatına inanır;
Vallahi, şu dünyanın arkasında bir dünya daha vardır ki, iyilik edenler orada iyiliklerinin mükâfatını görecekler, kötülük edenler de orada kötülüklerinin cezasını çekeceklerdir!" derdi.(Şehristâni, el-Milel ve'n-nihâl, II/240)
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın peder ve valideleri ehl-i necattır ve ehl-i Cennettir ve ehl-i îmandır. Cenab-ı Hak, Habib-i Ekreminin mübarek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendâne şefkatini elbette rencide etmez.”5 (Mektubat, s. 361)
(Amcası Ebu Talip ise Peygamberimiz (S.A.V.)'e iman etmemiştir. Ancak O’nu korumuştur. Cenâb-ı Hak onu zayi etmeyecektir. “Her ne kadar Hz. Abbas, ölüm esnasında dudağının kımıldayıp, kardeşinin ağzına kulağını verdiğinde Kelime-i Tevhidi duyduğunu Peygamberimiz 3:(S.A.V.)'e söylemişse de; Peygamberimiz: ”Ben duymadım.” demiştir.
Peygamberimiz (asm)'in amcalarından Hz. Abbas (ra) ve Hz. Hamza (ra) iman etmişlerdir.)
o asra kadar hanif dini yaşantısı sürüyordu yahudi ve hristiyanlık dinlerinin olmasıyla değişdirilmesi ve henüz dinin tamamlanmamış olması Ebu Talip hem peygamberlikten önce hemde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. peygamberliğini ilan etmesinden sonra onu koruyacağını bildirmiş ve henüz Kur'an,ın emirleri tümüyle indirilmemişdi Ebu Talip vefatında Bu delillerle Ebu Taliple konuşmasında Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. iman et şefaatçi olayım buyurması esnasında Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. düşman olan hasımların gelmesi neticesinde Ebu Talip hanif dini üzerine demesiyle vefat gerçekleşmesi hasisesinde hasımların Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. zarar vermesini ölürken dahi engellemekle korumaya çalışmasıda olabilir.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. önce gelmiş peygamberlere iman etmiş olanlar elbetde iman ehlinden cennete girecekdir Ebu Talip ise eğer hanif dini üzere vefat etmiş olsada iman ehlinden sayılır Hz. İbrahim'e as. iman edenler elbetde cennetlikdir ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. asrında din korumak hemde acaba gerçekten son Nebimidir gibi terettüd düşünmüşde olabilirki Ebu Talip ahirete inanan iman etmiş kimsedir demekki İbrahim iman etmiş dahi olsa cennete girbilir yada Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. ben duymadım buyruğuna binaen cehennem söz konusu olsa Allahın ona azap etmeyip cehennemde bir dünya yaratabilir fakat Hz.Abbas ve Hz.Hamza iman etmeleriyle yalan konuşmayacaklarından onların şehadetiylede Ebu Talip cennete girebilirki sonuçlara bakılınca sahabe efendilerimizin bir çok tebliğ vazifesi yapdığı ülkelerde ve bu asırda dahi iman etmeleriyle cennet ehli olanları Allah delil olsun diye bildirmeyebilir Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. duyması gerekmiyor çünkü şehadetleri kalpdeki iman delillendirir asrı saadetde ben duymadım buyruğunda amcalarına yalan söylüyorsunuz manası verilemeyeceğinden doğru olduklarını tasdikler şekilde ve gerçeği söylemesi bakımından ben duymadım buyurmuş olabilir demekki Ebu Talip cennet ehlinden olması % 99 denebilecek çok yüksek ihtimaldir.
Hz.Ömer r.a. birgün, O’nun saadet hücresine girecek ve hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı. Efendimiz, niçin ağladığını sorunca da, o koca Ömer şöyle diyecekti; ”Ya Rasulallah! Dünya kralları, kisralar servet içinde yüzüyorlar. Senin ise altına sereceğin bir sergin bile yok.. Yatağın hasır.. Ve teninde yattığın zeminin izleri.. Halbuki kainat senin için yaratıldı..”
Allah Rasulu, şu cevabı verir; ”İstemez misin Ey Ömer, dünya onların, Ahiret de bizim olsun!”
Yoksa o Kur,an-ı kendisi uydurup söyledi mi diyorlar ? Hayır onlar iman etmezler. eğer doğru söylüyorlarsa haydi onun gibi bir söz getirsinler Tur 33-34
İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü cehennem, yetmişbin yuları olduğu halde getirilir. Her yularında, onu çeken yetmişbin melek vardır."
* Mücahid anlatıyor: "İbnu Abbâs radıyallahu anhüma bana: "Cehennemin genişliği ne kadardır, biliyor musun?" diye sordu. Ben: "Hayır!" deyince: "Doğru, Allah'a yemin olsun, bilemezsin!" dedi ve ilave etti "Bana Hz. Aişe radıyallahu anha dedi ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'a: "Kıyamet günü Arz toptan O'nun bir kabzasıdır (tam tasarrufundadır). Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir" (Zümer 67) âyetinden sormuş ve: "Bu sırada insanlar nerede olurlar (ey Allah'ın Resûlü)" demiştim. Aleyhissalatu vesselam: "Cehennem köprüsünde!" cevabını verdi."
Cehennemde 70.000 yular var ve her yularında 70.000 melek var ve en büyük yerde arş cehennem arşın altında demekki sabit değil.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. (ameller niyetlere göredir mühminin niyeti amelinden hayırlıdır) buyurmuş. demekki niyetdeki öncelikde imana bakar insanlar kazancın nerden geldiğini bilmez haramdan gelse sadece yapdığı işin kazancına bakarki buda ne iş yapdığı önemini taşır teröristlere islam düşmanlarına din düşmanlarına silah satmak gibi akıllar gösterirki bu akıllar deve kuşunda olsa herhalde uçmaya çalışırdı deve kuşunun hiç uçmaya çalışdığını görmedim demek bu gibi akıllardan deve kuşu bile daha akıllımış gibi ispatlar
Haram iş yapanlarda olan para madde ve madde haram ve haramdan anlamaz şuursuz maddeye sen kötüsün demek ne kadar mantıksızdır insanda olan kazanç şekli başkasının haramdan kazandığını sen iş yapıpda helal ve iyi iş yapdığında sana zarar vermez veremez din düşmanlarına insan öldürenlere ticaret diye alışverişde bulunmak al silahı ver parayı sonra gel vur beni demeye gelir emin ol gelir vurur.
Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasavvur eder Allah mülkünde iyi kullanılmasını ister verir demekki iyilik yapan iman ehline verilir kutsi hadistede Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. (Eğer Allah dünyaya sineğin kanadı kadar değer verseydi kafire su dahi içirtmezdi) buyurmuş demekki içdikleri suya bile şükretmeleri gerekir onunda hesabını verecek inkar ederse azapla ödeyecek mahşerde insan uzuvlarıda şahit tutulup konuşduruluyorsa niyetleede kalpde olandır kalbe girende neyse demek ahiretde kendisini açıklayacak 3 şekilde insan türünü oluşduran kalp var iman ehli ve imansızlar birde münafıklar demekki ahiretde kalplerde şahit tutulur Said Nursi Hz. insan kalbinde ya manevi cennet tohumu taşır yada cehennem tohumunu taşır demişdi demekki insan cehenneme girecek olursa merhamet netice veriyor o zaman cehennemde nimet ve lutüfdur ya azabıyla hesab sorsa ebedi cehenneme gideceklerde bile lütfu gösterirki baska careside yokdur ki ayetde Allah dlerse azap eder dilerse af eder buyrulmus.
Hz.Adem,de emredilen olması gereken vardırki insalıkda huzur ve yapması gereken terbiye hasıl olsun o asırda bulunabilecek emir gösterirki adam öldürme kul hakkı yeme zina yapma en önemli olan emirlerdirki bunlar Allahın istemediği şeytan işleridir ve bundan sonra her ümmete gelen emirlerde aynı sistemde emirdirki ve olması gerekende budur Allah kulları için şeytanı apaçık düşman gösterip doğru olan yolu gösterir ve dini değişdirmeleriyle insanların sapıtmasıdır ki Allah her gelen yeni dinde olması gerekeni söyler hükme bağlar demek gelen dinlerin değişimini insanlar yapar yeni gelen dinle diğer dinlerde düzeltilir ve hükmü gerçekleşdirir dinlerde olması gereken en önemli emirlerde bellidirki her gelen dinde bu emirler değişmez.
Hz.Musa as,da belirtilen 10 emir diğer dinlerin üst emir eklenmesiyle diğer dinlerde olanıda bildirmiş olup son gelene hükmü devreder demek değişen insanlar değişdiren insanlar dinler değil Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. asrında dinlerin değişdirilmesiyle çok insanda tereddüt oluşsada dinlerde yaşanırdı son hüküm hıristiyanlıkdı ebu talip vakasında Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. hep korumaya çalışması demekdirki Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. düşman değil tereddüt yaşamasıda olabilir.
Birde son anındaki mevzuya bakılırsa İbrahim hanif dini üzere vafatıdırki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v. dinin tüm hükmü bitmemişti hatda ayetlerle Kur,an emirleri yeni inmeye başlamıştı her gelen peygambere iman edilmeside cennet ehlinde olmasına işaret verirki demek Ebu Talip cennet ehlinden sayılabilir derece farkı olabilir.
Kur'an da Tevbe 113 le ilgili açıklama vardı Peygamber Efendimiz Ebu Talip vefatında mağfiret dilemek istemiş ve bu ayetin indiğini rivayet edilmiş Ebu Talip Hz. İbrahimin as. dinine göre vefat etti Kur'an,ın diğer ayetlerinde Hz. İbrahimin as. dinide hak din olduğu buyrulmuşdur bunun açıklaması yazılmıştır iman ehli olarakda ayetle delillendirilmiş anlatılmıştır yani Tevbe113 ayetininde Ebu Taliple ilgisi yok ayetin Ebu Talip hakkında indiği söylentisi olan rivayet yalandır ve Tevbe ayetinde Ebu Talip adı niye yok ? Ebu lehep için ayet inmiş Tebbet suresi var biliniyor ve Ebu Talip peygamber düşmanlığı yapmadı çok büyük destekde verdi ve Kur'an yeni nazil olunduğu zamanlarda Ebu Talip vefat etti ve Hz. İbrahim as. dini üzere o asırda Peygamber Efendimiz ibrahimin dini üzere hayatı vardı Hz. Hatice ra. validemizle evliliği İbrahim dinindeyken oldu Ebu Talip cennetliktir.
İmam Şafi H.z. Rüyası
Bir gün İmam Şâfiî bana: “Rabî, bu mektubu al, ahmed bin hanbel’e götür ve sonra da cevabını getir.” dedi.
Ben de mektubu aldım ve Bağdat’a gittim. Sabah namazında ahmed bin hanbel ile buluştum. Onunla birlikte sabah namazını edâ ettim.
İmam ahmed bin hanbel mihrabdan ayrılınca mektubu kendisine takdim ederek: “–Bu, Mısır’dan kardeşin İmam Şâfiî’nin sana göndermiş olduğu mektubdur.” dedim.
Bana: “–Mektub neden bahsediyor, biliyor musun?” diye sordu.
Ben de: “–Hayır.” diye karşılık verdim.
Bunun üzerine (ahmed bin hanbel)! mektubun üzerindeki! (MÜHRÜ)! çözdü! ve okumaya başladı. Birden gözleri yaşlarla doldu.
Ben kendisine: “–Ey İmam! Hayrola! Mektupta ne yazıyor!?” dedim.
O da bana: “–İmam Şâfiî rüyasında Peygamber -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM-’i görmüş.
ALLAH RASULU -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM- ona: «ahmed bin hanbel’e bir mektub yaz ve Ben’den de selâm söyle. Elbette o büyük bir fitneye mâruz kalacak ve ondan, ‘Kur’ân mahluktur(!)’ demesi istenecek. Sakın bu isteğe boyun eğmesin! ALLAH c.c., onun adını kıyâmete kadar yaşatıp yükseltecektir.» buyurmuş.”
ahmed bin han bel sık dişini yanıma geleceksin !
Ebedi Korku
Deccal eskilerden bu asra kadar en büyük fitnelerle bu asırda zuhur etmesiyle kıyametin yakın zamana geldiğini gösteren delildir bunun için kendince hesaplarla yapdıklarını başkalarının üzerine atar şahsını gizlemek isterki ahiretde ortaya çıkmasın halbuki Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalın alnında kafir yazar okuma yazmayı bilen bilmeyen herkes okur buyruğunda kalbindeki kafir yazısını dünya imtihan yeri olmasıyla herkes okuyamaz demek ahiretde okuma yazma ihtiyacı olmadığından orada herkes görür ve okur bu asırda çıkan olaylar olmasaydı başka zaman gene olacaktı mesela dünyanın insan gibi ortalama 60 senelik hayatı olsa 59 senesi geçse son 1 sene içerisinde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. bildirdikleri gene çıkacaktır ve kıyametin kopması beklenecektir deccalda bunların çıkmasını istemez yalan hadislerle Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yok etmek istediği gibi onu yalanlamakda ister bu yüzden kaçar gizlenir iftiralarla yapdıklarını başkasına atmaya ve kıyamet vaktinden olabildiğince uzak kalmaya çalışır deccalda kıyametin gelmesinden korkar çünkü onun için dönüşü olmayacak hadisi şerifde buyrulduğu gibi 70 sene sürecek ebedi cehennemin derinlikleri beklemektedir bu derinliklere gidilmesinde deccal kendisini bir savaşa verir oda Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yok etme çabasıyla dünyayı kendisine ebedileştirme savaşı ebedi cehennemin özünü yaşayacağı içindirki asırlardır süren hayatı olabilir ömür verilebilir bugünlerde herkesin bildiği ortalama 60 senelik hayat 250 sene veya daha fazla yaşayanlar olsaydık o zaman asırlardır yaşamak normaldir denebilirdi oysa hayatı vereni düşünsek elbetdeki ebediyeti veren dünyadada hayat verebilir denmesi olumludur ve olur deccalın alimlik bilgisi gibi sizde asırlardır yaşasanız elbetde müçtehiddik bile iddia ederdiniz demekki deccal kendisini gizlemekle başkalarını kullanması ve insanları inandırması çok zor olmayabilir ahiretde kalbi mühürlü olduğundan müçtehidler gibi Kur'an ayetlerini ve hadisi şerifleri açıklayamaz manasını izale edemez bu derece islam dini bilgisi olmayanlarıda aldatır çünkü insan düşmanı seçemez kurt gövdenin içine girmiştir.
3 İlah Ve 4 .Yüz
Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder, dilediğini affeder. (Al-i İmran 129).
Bu ayetin Hesap gününde kulun şefkati bitirdiği ve % 100 ebedi cehennemden başka çaresi olmayan sorgusunda kendi günahlarından dolayı Allah dilerse azap eder dilerse af eder bunun içinde kul hakkı ve imanlı insanı öldürmek yokturki çok ciddi azabı gerektiren dönülmez günahı kebairdir.
Bu ayetden deccal münafık aklında ilahlığa deyinen 3 şey vardır bir kadere imanda hayır olan ve şer olan kendi münafık beyniyle nefsine ilahlık verdiğinden sözde
(1:) Hayır yaratacakdır sonra (2:) şer yaratacaktır ve bu ikisinide yaratan kainatı idare eder gibi dünyayı idare edecek ve hepsine hükmedecek tek ilahı tasavvur eder onada (3). patron der.
(1:) Kendisine tapınan ona biat eden insanlara sahibi olmadığı dünya malından sözde ihsan eder sözde hayır yaratmış olur.(bu 1.yüzünde kendisini peygamberler gibi biat ettirmeye çalışan büyük din sahibi sanar.)
(2:) Tüm teröristleri yetiştirir ve onlarıda şerde kullanır sözde şer yaratır.(bu 2. yüzünde sözde şeytana hükmeder ilahlaştırır halbuki kabil gibi cinayet işleyip şeytandanda aşağı derekelerdedir.)
(3:) Sadece kendi nefsine firavunluk verdiren biaat ettiren kibirle büyüklenmeyle herşeyi yaparak hayrıda şerride herşeyi idare ederek yaratıp asıl hakimiyet sahibi olduğunun patron sanan münafıkdır.(bu 3.yüzünde her dilediğini yapdırıp herşeyde üstünlük yapmaya çalışıp nefsine tapındıran kalbi fasıktır.)
Konuyla ilgili 3 lü karışımdan asrı saadetden önce hıristiyanlıkta çıkan 3 ilah mevzusuna yakınlığını görebilirsiniz daha önceki konularda işlediğimiz gibi yoktan yaratıp ebedi hayatı veren dünyadaki hayatıda asırlardır vererek yaşatabilir inanan insan buna itiraz edemez bu asra kadar yaşayan kabilin adını elbetde başka kullanacağından şüphe edilemez kendi kimliğini ve mezhep imamı olarak herkese açıklamayacağından bu asırdaki ismini başka kulanıp kendisini büyük alim tanıtır iran gibi ülkelerin islamiyet diye inandıkları batıl inançlar şiilik gibi mezhep var diyerek ortaya attıkları fitne fesad karıştırılmış hükümlerle yaşantılar delildirki deccal Allah düşmanı peygamber düşmanı din düşmanı olduğunu görmek iman ehline hitaben derin mevzuları içerir herkes aklen fikren tasavvur etse kimisi derinlerden görüp doğrudur der, kimiside acaba der, geriye hayır olamaz diyenler imani konular bilgisinden ve iman zayıflığından şüphe edebilir, sadece kafirler ve münafıklar buna itiraz eder ve hayır asla olamaz diyebilir gerçekler ahiretde çıkacaktır.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. asrındaki konulardan bahsetmiştik ve o asırdan sonra mezhep imamlarından en son ahmed bin hanbelin olmasıyla ondan sonra mezhebin çıkmaması delillendirirki kabilin ahmed bin hanbelin olması yüksek ihtimaldir asırlardır bilgileri hafızasında olanın sadece imanı yoktur ki buda onun en dehşet azabıdır asırlar öncesinden nesillerin çoğalmasıyla çin çıkmasıda delildirki konularda işlemiştik putperestlikler çıkmıştır ve bu asırda yaşadığına binaen 4. yüzünde patronluğa girer çin patron deyimini flimleriylede çok konuşurlar sıralamaya girersek 1. yüzü! kabil 2. yüzü! ahmed bin hanbel 3. yüzü! bu asırdaki büyük alim diye kullandığı ismidir 4. yüzü! çin gibi ülkenin patron olarak isimlendirdiği gibi kendisini dünyanın patronu tanıtabilir.
Tüm bunlarda herkese kendini göstermez tanınmak istemez ahiretde 70 sene sürecek ebedi cehennemin dibine gideceği için dünyada kendi saltanatını kurmaya çalışıyor ve çinin hesabını o verecek hepsinin cehennem vebali ona yüklendi.
Risale-i Nurda Yedinci Mesele Deccal-ı Süfyan
"Yedinci Mesele: "Rivayette var ki, "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar." Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir."( Şualar, Beşinci Şua, İkinci Makam.)
Ve’l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.
Deccal, iktidarı ve saltanatı siyasi dehası ve aldatıcı zekası ile kazanacak, bu manayı Peygamber Efendimiz (asv) "alim olacak ilmi ile küfre düşüp insanları da ilim ve fen adı altında küfre davet edecek" şeklinde tasvir ediyor. Deccal, devlet gücünü ne soyundan gelen asalet ile ne de servet ve cesaret ile elde etmeyecek, ancak siyasi ilim ve aldatmak ile ele geçirecek. Alimlerin ona tabi olması ise, en çok ona taraftar olan sınıfın eğitim camiasından olacağına işaret ediyor. Ve eğitim sistemini değiştirerek, dini eğitimi kaldırıp sadece maddi ilimleri okutan bir sistemi getirecek demektir. Tevhid-i tedrisat gibi.
Risale-i Nurlarda Deccal ve süfyan konuları nasıl işlenmiştir?
Yazar: Sorularla Risale, 14-1-2007
Deccal: Bu kelime (dcl) kökünden mübalağalı ism-i faildir. Aşırı yalan ve aldatmalarla hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren ve münafıkane hakkı bâtıl ile karıştırıp hakkı örten ve böylece cemiyetleri ifsad ve idlal eden şahıs demektir.
“Deccal meçhul (gaib) bir şerdir” şeklindeki rivayetten anlaşıldığı gibi, Süfyan denen İslâm Deccalının deccallığı, herkesin anlayacağı tarzda apaçık değildir. Münafıkane bir tavırla, yani (Bakara, 42) âyetinde ifade edildiği gibi, hak ile bâtılı telbis edip ümmeti ifsad ve idlale çalışır.
Bu husus hadislerde de beyan edilir. Deccal’ın başlattığı cereyana da “Deccaliyet” denir. Deccal’ın en şerli ve zararlı tarafı da deccaliyetidir. Deccal’ın ölümünden sonra da cerayanı hayli zaman devam eder.
Deccal’ın hak ile bâtılı karıştırmasına karşı, Kur’an hak ile bâtılı tefrik ve tebyinini ister. İşte Kur’anın dersini tam anlayan sahabeler nazarında hak ile bâtıl tamamen ayrılmıştı.
Deccal; «sahih hadislerin ihbarı ve din büyüklerinin izah ve kabulleri ile, âhirzamanda gelecek ve Risalet-i Ahmediyeyi inkâr edip İslâmiyet’i tahribe çalışacak ve dünyayı fesada verecek çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda olan dehşetli bir şahıstır. Bir hadis rivayetinde üç deccal, diğerinde yirmiyedi deccal geleceği, Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselâm tarafından bildirilmiştir.
Âlem-i İslâm’da muhtelif zamanlarda çıkmış olan dehşetli din düşmanlarının ve anarşiye hizmet edenlerin umumu da rivayetleri tasdik etmektedir. Bu din yıkıcılığının âhirzamanda daha dehşetli olacağı bildirilmektedir. Şu son asırda görülen ve dünyayı tehdit eden ve Cenab-ı Hakk’ı inkâra kadar cür’et edip medeniyeti tahribe çalışan dehşetli cereyanlar bu gaybî ihbarın doğruluğunu tasdik etmektedir.»
Rivayetlerde deccal ve bilhassa onun cereyanı olan deccaliyetin yani dine aykırı anlayış ve yaşayışlarının şerrini çocuklara telkin etmek tavsiyesi vardır. Ezcümle Kütüb-ü Sittede şu kayıd var: “Rivayetler, ashab devrinde, deccal bilgisinin temel eğitim müfredatına dahil edilerek ilkokul yaşındaki çocuklara mahalle mekteblerinde öğretildiğini göstermektedir.”
Evet, Resulullah (A.S.M) Deccal ve cereyanından ve özellikle müslümanlar içinde çıkan Süfyan ve cereyanından ümmetini şiddetle ikaz etmiştir.
Bu ikazları heyecanla dinleyen sahabeler, deccalın şerrine karşı çocuklarına telkinlerde bulunup ikaz ve talim ettikleri bedihidir. Buna istinaden müslümanlar dahi çocuklarının Deccal ve Süfyan’a ve bilhassa onların cereyanlarına yani anlayış ve yaşayışlarına ve bid’atlarına karşı gaflette bırakmamaları elzemdir. Kur’anda tağut tabiri ile ifade edilen Deccal ve Süfyan’ın ve cereyanlarının inkar edilmemesi halinde, sebeb-i necat olacak imanın kazanılamayacağına dikkat çekilir.
Şöyle ki (Bakara, 256) şunu da katiyyen ifade ediyor ki: Mü’min-i muvahhid olmak için Allah’a imandan evvel küfre tevbe etmek şarttır ve bu tevbenin şartı da tağutları asla tanımamaya azmeylemektir.” (Hamdi Yazır s. 869)
Hadisde de mealen deniliyor ki: “Kim ki ona (Deccal’a yani cereyanına ve o cereyanın cemiyete aşıladığı çılgın sefahete) iman edip tabi olur ve onu tasdik ederse, artık onun geçmiş hiçbir salih ameli ona menfaat vermeyecektir... Ve her kim onu tekzib edip yalanlarsa, onun geçmiş günahlarının hiçbirisinden muaheze edilmeyecektir”
İşte böyle bir afete karşı öncelikle çocukların deccaliyete karşı kalben ve fikren nefret etmelerine çalışılması zarureti vardır. Aksi takdirde deccaliyetin şiddetli telkinleri altında çocuklar dinden kopup bid’atların çamuruna düşerler.
SÜFYAN
Kamus-u Okyanus, bu kelime için “bir isimdir" der, yani mana aranmayacağına işaret eder. Âhirzamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebeb olacağı sahih hadislerle bildirilen ve şeair-i islâmiyeyi tahribe çalışan dehşetli ve münafık bir şahıs. "Süfyanîler" ise Süfyan cereyanıdır. İbn-i Cerir-i Taberî Süfyanîlerle alâkalı rivayetleri Cami-ül Beyan'da (sebe', 51) âyeti altında cem'etmiştir.
"Rivayetler, Deccal'ın dehşetli fitnesi islâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiaze etmiş. Bunun bir te'vili şudur ki: İslâmların Deccal'ı ayrıdır. Hatta bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali'nin (R.A.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccal'ı, Süfyan'dır. İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Yoksa büyük Deccal'ın cebr u ceberut-u mutlakına karşı itaat etmiyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz." (Şualar, 585)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyruluyor:
"Sizleri benden sonra vuku bulacak yedi fitneden sakınmaya davet ederim: Medine'den çıkacak bir fitne, Mekke'den çıkacak bir fitne, Yemen'den çıkacak bir fitne, Şam'dan çıkacak bir fitne, şarktan çıkacak bir fitne, garbdan çıkacak bir fitne. Bir fitne de Şam'ın merkezinden zuhur eder ki, işte bu Süfyanî'nin fitnesidir."
Evet "rivayetlerde, vukuat-ı Süfyaniye ve hâdisat-ı istikbaliye Şam'ın etrafında ve Arabistan'da tasvir edilmiş. Allahu a'lem, bunun bir te'vili şudur ki: Merkez-i hilafet eski zamanda Irak'ta ve Şam'da ve Medine'de bulunduğundan, raviler kendi içtihadlarıyla -daimi öyle kalacak gibi, mana verip" merkez-i hükümet-i İslâmiye" yakınlarında tasvir etmişler, Haleb ve Şam demişler. Hadisin mücmel haberlerini, kendi içtihadlarıyla tafsil etmişler." (Şualar, 585)
Diğer bir rivayette, "İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş.
Bunun bir te'vili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamanki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.
Garibdir hem çok garibdir.
Yediyüz sene müddetinde islâmiyetin ve Kur'an'ın elinde şeref-şiar, barika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyetin bir kısım şeairine karşı istimal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. "Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor" diye rivayetlerden anlaşılıyor." (Şualar, 596)
"Hem büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var. Bir günü; bir devre-i hükümetinden öyle büyük icraat yapar ki, üçyüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." diye, gayet yüksek bir belagatla ümmetine haber vermiş." (Şualar, 587)
Kur'anın (19:82) âyetinde remzî bir mana ile; anarşistlerle, onları yetiştirenler arasında zıdlaşma olacağına bir işaret vardır.
"Rivayette var ki: "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalalete düşer. Ve çok âlimler ona tabi olacaklar."
Vel'ilmu indallah, bunun bir te'vili şudur ki: "Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekavetiyle ve fenniyle ve siyasi ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine tarafdar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tamimine şiddetle çalışır." demektir." (Şualar, 585)
Süfyan ve Deccal'ın kendilerinden daha çok, Süfyaniyet ve Deccaliyet denilen cereyanları ve komiteleri daha dehşetlidir.
Kur'an-ı Kerimin (Neml, 48) âyetinde, 9 şerir çete veya çete başlarının şehirde devamlı ifsad edecekleri bildirilir.
ahir zaman deccalı
Peygamberimizin, bunlara da cevap verdiğini görüyoruz.
Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır. Bunu "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, diğer günleri de normal günler gibidir"(1) hadis-i şerifinden öğreniyoruz.
çünkü, Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Yazın, trenle birgün güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı görülür. Sonra otomobille birgün daha gelinse bir hafta boyunca güneş batmaz. İşte bu durum büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu'cizane haber verir.(2)
Resul-i Ekrem (a.s.m.), Süfyanın da ümmeti içerisinden çıkacağını44 bildirirken, çıkış yerinin Doğu olacağına da dikkat çekmiştir. Buna Resulullah, öylesine önem vermiştir ki üç defa tekrarlama ihtiyacı hissetmiştir.
Bir rivayette Horasan denilen Doğu tarafında bir yerden çıkacağı bildirilmektedir.(3) Başka bir rivayette daha detaya inilerek, "Isbahan (Isfahan) Yahudiyesinden çıkacağı" bildirilmektedir.(4) Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Yahudiya'nın, Yahudilerin en çok bulundukları iki şehir olduğunu biliyoruz.
Şualar'da bu tip rivayetlere şöyle bir açıklık getirilir:
"Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslamiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle, Süfyani Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder."(5)
Bununla birlikte Deccal'ın Şam'dan çıkacağı(6) şeklindeki rivayetler de bulunmaktadır. Allah Resulü, "Sizleri benden sonra çıkacak yedi fitneden sakındırırım" buyururken, "Şam'ın merkezinde zuhur edecek Süfyani fitneyi de bunlar arasında saymıştır.(7)
Hakim'in Müstedrek'inde yer alan bir rivayette Süfyani Deccalden bahsedilirken, Dımaşk'ın [Şam ortasından çıkacak bu adamın zalim birisi olduğu, kendisine tabi olanların çoğunu Kelb Oğullarının teşkil edeceği, ayak basmadık yer bırakmayacağı, sonunda al-i Beytten çıkan bir adam tarafından askerleriyle birlikte öldürüleceği bildirilir.(8)
Bu rivayetler, öncekilerle çelişki teşkil etmez. Aksine birbirini destekler, tamamlarlar. çünkü Doğu, Horasan bölgesi, Resulullah bu sözlerini söylediği anda Deccalın içerisinden çıkacağı kavmin bulunduğu yerdi. Şam ve civarı da o kavmin sonradan hakim olduğu hilafet merkezlerden biriydi. Şam değil de, daha başka bir merkez de olabilir. Bu farklılığın sebebi ravilerin meseleye kendi yorumlarını da katmış olmalarıdır. çünkü, "Merkez-i hilafet eski zamanda Şam'da, Irak'ta ve Medine'de bulunduğundan raviler, kendi içtihadlarıyla daimi öyle kalacak gibi mana verip, merkez-i hükümet-i İslamiye yakınlarında tasvir etmişler, Halep ve Şam demişler, hadisin mücmel haberlerini kendi içtihadlarıyla tafsil etmişlerdir."(9)
Bununla birlikte bu rivayetlerde, İslam deccalı Süfyanın, uzun yıllar İslama başkentlik yapan Şam'da inançsızlığa dayalı sisteminin projelerini hazırlayabileceğine de bir işaret vardır. çünkü Hz. Mehdi de yangını suyla söndürürcesine, “Şam'ın minberine çıkıp”(10) meşhur hutbesini okuyarak onun sinsi planlarını akamete uğratmaya çalışacaktır.
Deccal'ın Mekke ve Medine'ye girememesi
Müthiş, korkunç bir afet olan Deccalın şerri, bulaşıcı hastalık gibi her yere yayılır, sadece Mekke ve Medine'ye giremez. Allah Resulü onun ayak basmadık yer bırakmayacağını, ancak Mekke ve Medine'ye giremeyeceğini bildirmişlerdir. (11)
Deccalın hükmü heryere ulaştığı halde(12) Medine'ye girmesi haram kılınmış,(13) korkusunun bile orada hissedilmeyeceği beyan buyurulmuştur.(14)
Resul-i Ekremin (a.s.m.) vefatından sonra bile şerefli yurdunun böyle bir felaketten korunmuş olması, oldukça önemlidir. Cenab-ı Hak, onun hürmetine harb, v.s. gibi çeşitli sebeplerle bu mübarek beldeleri Deccalın tasallutundan kurtarır, onun sistem ve rejiminin girmesine engel olur.
-------------------------------
(1) Müslim, Fiten: 110; Ebu Davud, Melahim: 14; Tirmizi, Fiten: 59; Müsned, 6:455-456.
(2) Nursi, A.g.e., s. 506.
(3) Müslim, Fiten: 17; İbni Mace, Fiten: 33.
(4) Müslim, Hac: 486; Fiten: 119-121; Ebu Davud, Melahim: 15; Tirmizi, Fiten: 57, 66; İbni Mace, Fiten: 33; Müsned, 6:412-413.
(5) Tirmizi, Fiten: 57; İbni Mace, Fiten: 33; Kenzü'l-Ummal, 11:261, 301.
(6) Müsned, 3:224.
(7) Nursi, A.g.e., s. 515.
(8) Müslim, Fiten: 34; Muhammed Aliyyü's-Sabban, İs'afü'r-Rağıbin (Mısır: 1367/1948 [Nuru'l-Ebsar'la birlikte>) s. 150, 151; Ali bin Hüsamüddin. el-Bürhan fi Alameti Mehdi ahiri'z-Zaman. Konya Yusuf Ağa Kitaplığı, no: 312.), v. 89a.
(9) Gümüşhanevi, Ahmed Ziyaeüddin, Ramuzü'l-Ehadis, çev. Abdülaziz Bekkine (İstanbul, ts.), 1:18.
(10) Hakim, Müstedrek, 4:520.
(11) Müslim, Fiten: 91.
(12) Müsned, 5:16.
(13) Buhari, Fezailü'l-Medine: 9.
(14) Buhari, Fiten: 26; Tevhid: 17; Tirmizi, Fiten: 61.
Deccal Süfyan
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalın bir gözü şaşıdır buyurmuşdur.insanda bulunan 2 göz vardır bu sanılan iki tane değildir biri dünyaya bakan gözlerimizdir diğeride ahirete bakan manevi kalp gözüdür.deccal kalbi fasık olduğundan ahireti bilen fakat insanları cehenneme götüren yolu vardır yani dini bilgisi vardır fakat cehennem yolundan başka yere götüremez insanları cennetlik yapacak manayı dini açıklayamaz bir milyon hadisi şerif bilse sadece hadisi şerif neyse onu yazar hadisi şeriflerin ve Kur'an,ın manasını açıklayamaz herşeyi dünya gözüyle görür kalp mühürlü olduğu için dünyadan öteye mana alemi yokdur herşeyi maddiyatla gösterir.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalın alnında kafir yazar ve okuma yazma bilen bilmeyen herkes onu okur buyurmuşdur.
Burası imtihan dünyası olduğundan alnındaki yazıyı okunması dünyada gerçekleşmeyebilir ve deccal 1400 asır önce bildirilen hadisi şerifleri bileceğinden kendisi münafık olduğundan gizlenir kıyametden sonra diriliş gerçekleşdiğinde kimsenin okuma yazma mevzusu olmayacağı için herkes o yazıyı görüp okur alnındaki o yazıda münafıklığının kalbine vurulan mührün delili ve kendisinin gerçek deccal olduğunu ortaya çıkartır.Yani kalplerde bunlara şahit tutulur Allah dilersede konuşdurur.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. emrini değişdirmeye çalışan deccal gibi ilahlık yapar çünkü Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. Allahın emriyle haraket eder ve sadece Kur'an,a göre yaşar.Deccal kelime manasıyla sanki bir yaratık gibi algılatmışlar kendisine biat etmeye zorlayan ilahlık yapandır.Eski zamanlarda ilahlık yapan firevunlar vardır ve hep zulm ve zalimlikleriyle bilinirler işkence yapıp öldürürler fakat din imanla ilgili bilgileri olmadığından cahillikleri firevunluk lakabıyla kafir damgasından ibaretdir ve nefsini yücelterek kendisini çok yüce büyük görmeleridir bu sebeble iman etmiş itikat etmiş inanan insanları dini kullanıp aldatamazlar.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalı haber vermesi firevun gibi ilahlık yapacağıdır deccal dini bilgiside olacağından müslümanları aldatması vardır.
Din hep güzel yol gösterdiğinden firevuna benzer kişiler canilikleriyle dine aykırı davranmasıyla zulm eder bu sebeble eski zamanın firevunun bügünkü teknolojik ismi deccal olur.Deccal münafıklıklığını gizli tutmaya çalşıp kendisini dini bilen alim veya büyük imam gösterir buda aynı kişiyle 2 ayrı kişilik oluşdurup münafıklığı gösterir bu münafıkda kendini gizli tutduğundan başkalarını kullanıp kendi şahsını başka kişilerde gösterir zarara kendi girmesin diye maşa varken elini ateşe sokma meselesi gibi diğer şahıslarda ölüm korkusundan deccal yapmak istediklerini yaparlar yani sahte deccal rolunde olurlar.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. 30 yakın deccalın çıkacak buyruğunun göstergesi bu mevzu olabilir.
Bu 2 yüzlü münafığın birinci yüzü deccal ünvanıdır kendisini ilah gören kalbi mühürlü yani kalbi fasık olması zalimliklerine delildir.Günümüzdeki müslümaların zulm görmesi işkenceyelerin yapılmasını deccal emreder. ikinci yüzü ise süfyan oluşudur süfyan ise dini kullanıp kendi münafıklığına maske yapan dine fitne fesad karışdırandırıp değişdirmeye çalışıp yok etmek ister günümüzdeki intihar saldırılarıyla islami terör örgütü diye adını çıkartıp dine fitne çıkartanlar buna işaretdir delildir.
Allah şeytanın yolu diye insanın kendisini öldürmesine nasıl izin verebilir.
SÜFYANI SÜBYAN la karıştırmamak gerekir.Sübyan masum sabi olandır.SÜFYAN fitneci dinde olmayan fitneyi dine karışdırıp dinde olmayan hükümleri dinde varmış gibi gösterendir (MUTA) nikahı gibi zinayı hüküm verenler süfyandır.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v.,
(Ey insanlar Mut,a için ben size izin vermişdim fakat Allah bunu kıyamete kadar yasakladı.Kimin bu nikahla aldığı varsa hemen boşasın (Verdiğiniz şeylerdende)hiç bir şey almayınız buyurmuştur.Müslim nikah bahsi sebre b. mabedi'l_cüheniden r.a. ve İbn.Abbas r.a. bu (Muta) Nikah domuz eti,kan ve leş gibi haramdır buyurmuşdur.)Tebliği buna delildir.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. başka hadisi şerifde süfyan çıkacakdır buyurmuşdur.Süfyan dini kirletmek için alim veya büyük imam diye kendini tanıtır süfyancılık deccalın maskesi olduğundan sahte deccallarda sahte süfyanlık çıkabilir emir bir yerden olunca sahtelerde herşeyi yaparlar.
Muta gibi zina sayılan hükümler çıkartanlara izin vermediği kişilerdir bunlar dini bilip şeytanın yolunda hüküm vermeye çalışır süfyanlık yapar dine fitne bulaşdırır kendi dediklerini zorbalıkla baskıyla dünyadaki maddiyatla zenginlikle insanları kandırırlar ve müslümanlarıda aldatırlar o zenginlikle kumar fuhuş organ mafyası eroin gibi ve buna benzer aklınıza gelecek tüm şeytani yollarla elde edilmiş maddi varlıkdır.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalın dünyayı cennet gibi gösterip manen cehenneme atması durumuda bu olabilir ki bu bunca mülkü yiyemeyeceğinden kendisini biat edenlere verdiğinde insanlar paranın malın hangi kazançdan geldiğini bilmediklerinden kimisi dünya zevkinden biat eder kimi müslümanlarda süfyanı bilemez din anlatan büyük insan sanar ve aldanır deccalda insanları avucunun içine aldığında açlığa sevkederki kendisine itimat etsinler bu varlık için hep kendi nefsine biat etsinler işte aynı kişi deccaldır.
Kendi keyfine göre ve dini orta yol diye şeytanın yolunu gösteren vicdansızlar şeytanın kibir hased ve buna benzer yollarını alırlar şerortayol günah işleme özgürlüğü diyerek din şerleri ebedi cehenneme gitmeyi emrediyormuş gibi dini şerre alet ederler halbuki din insan özgürlüğü verir kimseye zorlamaz Allah günah batağına sürükleyenlere hüküm verdirmez bu kişilerde dünya maddiyatıyla insanları kandırırlar ve kalbi mühürlüdür.
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccal şam tarafından çıkacakdır mekkeye ve medine şehrine giremez buyurmuşdur.
Demekki yönetimi emirleri şamdan yapacakdır şamdan çıkmasıda şam ülkesinden ayrılıp diğer bir ülkeye geçmesidir.
Allah şeytan iblisin yolunda olan cehennemlik yapan din göndermez neyi vaat ettiyse onu gerçekleşdirir insan değişdirirse süfyandır (muta) nikahı gibi hükümlerin çıkmasıdır.
Dünyada olan olaylar ve bilhassa türkiyede olanlar nasıl oluyor neyin derdindeler açlarmı açıklarmı yoksa ölümlü dünyada evlerimi yok aksine yönlendiren var türkiyeyi yok etmek gibi dert olsa toplu savaş olur farkına varılırsa tane tane ölümler savcılar dosya açar ardından öldürürler hemde çok rahat şekilde terörist denmiş adına görüntüde bunlar söylenir gerçekde neler vardır işid teröristlerini yönlendiren deccal bozuntusu münafıkdır.devletlerin başında yönlendiren kim sanıyorsunuz işide silahları bombaları verirler suriye savaşı çıkdı bebekler çocuklar öldü bunları yapan kim sanıyorsunuz sizlere ımf borcunu ödedi gösterip göz boyarlar başka yere mislisiyle borç yapılıyor milletde türkiye gelişiyor sanıyor o başka yerde şamdaki münafığın emrindeler.
Bunlarda milleti uyutupda sözde türkiyeyi satıyorlar neden sözde dedim mülk zaten onunmuş yani münafığın mülkü ödünç almışız mülk sahibine iade ediyormuşuz bu yazıyı okudum merak etmeyin devletiniz deccal münafığın emrindeler o nederse onu yapıyorlar türkiyede asker yokmu polis yokmu elbetde var teröristler nasıl bu kadar rahatlar sanıyorsunuz cevap basit devletde kendileri terörist kendi yapdıkları suçları cemaatin üstüne yıkmaya çalışırlar hem cemaati bitirecekler hemde kendileri hükmedecekmiş.Dengesizler ahmaklar Allah sizin gibi teröristlere değil hüküm imanın (i) sini vermez.Türkiyeyi milleti uyutan münafık dünyaca tanınan biridir kendisini hep gizlediğinden herkes bilmez cemaate neden bulaşıyorlar çünkü şamdaki münafık kendisini alim tanıtan imansız Allah ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. düşmanı kendisi hüküm vercekmiş ve sadece kendisi hükmedermiş onun için cemaati yok etmeye çalışır görüntüde devlet var arkasında ise emri veren münafıkdır devletlerde iyi tanır onu izmirde karşılaşdım onunla mesele karışıkdır kendisi orta boylu siyah saçlı araplardan kendiside arap zaten siyaha yakın rengi var ahiretde ebedi hesab var münafıklarla ölüm nasıl olsa gelecek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Allah Sorgu Yapsa Ne Denir
Asrı saadet zamanında ya inanmayanlar yada münafıklar onu Allah bunu Allah yarattı peki Allah kim yarattı diye Peygamber Efendimiz Hz.Muhamm...
-
De Allah c.c. D.A. Yıllar ne çabuk yalanlarla geçti demi? Kur'an ayetleri ebedi cehennemlikleri anlatmış ilahi yargı dünyada yapılmıştı...
-
Risale-i Nur Kur'an tefsiridir, süfyan meselesi münafık olmasıdırki peygamberlere kitaplara iman din düşmanıdır. Asrımızda alim tab...
-
M.K. Atatürk zamanından 1999 yılına kadar ülkede bazı sorunlar olsada, Milletin isteğine göre iş güç geçim gibi özgürce hayat yaşantısını ko...