23 Aralık 2015 Çarşamba

Kalbin Miracı

Kalbin miracı bedenle yapılan mirac değildir bedenle birlikte olan miracı yalnız peygamberler yaşar onun için cennet ve cehennemi görürler lakin insanlar Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yolunda olduğunda onun gibi yaşamaya ihlasla çalışmasıyla Allah asrı saadetde yaşar gibi şuur ihsan edebilirki dünya hayatında o şuurla yaşanabilir hayata devam ettiği sürecede yaşayabilir.

Bu projede görünmesiyle daha açık anlaşılır olmasını temenni ederim kalbin miracında belkide ihsanı ilahinin insanlara tefekkür ufkunda kimisi alemlerin ilk yaratılışı ateştopuna kadar yaşayanlarınız olmuştur kimiside ötelerine kimiside başka manevi alemler ihsan edilmiştir.

Burada anlatımda Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. her zaman orta yolu tuttuğunun bir nevi delillendirme ve belgelendirmesidir.

Kısaca açıklamasında Sol sağ ve ortaladık (y) yazan yarım kaldı ve ortalayıp tamamladık soldan girdik sağdan ebediyete çıktık.

Burası sebebler dünyası olduğundan kalbi miraçla mana alemine açılırken kaynak ele alınmasıyla  birde dünyevi maddeylede manevi hüküm gerçekleşir şöyleki : Projede vermediğim göstermeye gerek görmediğimle başlanmasıdır oda ilk dört büyük kitapların yerine yerleştirilmesidir kitapları mana veren dört kalın saç 17x17 kare demir Levh-i Mahfuz şeklinde dört köşe hazırlanmış profile dağıtıyoruz her bir parça demirin sağ sol ve ortasından dış kısımların iç bölümünden ikili ve köşesinden ortalı elektrokla kaynatıyoruz bir parça bitti 2,3 ve 4 de aynı şekilde kaynattık bitti kaynatılan yerlerin tümünde (sağ sol ve orta=3) eder (sağ kare 3)+(sol kare 3)=6 eder iman esaslarına işaret fakat iman esaslarındada sağ sol yapıp ortalıyoruz oda diğer iki karede kaynatılmasıyla iman esaslarında sağ sol yapmış oluyoruz şimdi ortalamaya geldik karedeki kaynakların tümü 12 eder (O)n (İKİ) yani ayrılmaz ikili Lailaheillallah Muhammeden Resulullah.

Şimdi sağ sol ve ortalamada olanların beş çizgiden oluşan dinin emirleri olmasıdırki,

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhari, Tefsir (Rûm), 2)

Hadisi şeriften ve projede belirtildiği gibi görülürki Levh-i Mahfuzda dört büyük kitapların sağından solundan din emirleri işlenmiş ve tasdikle din emirleri olanlar tüm kitapları kapsamakla diğer dinlere mensupların dönmemek üzere din,e girip yaşamasıyla din,e girmeden bulunduğu Hıristiyanlık veya Yahudiliğide yaşamış oluyor yani diğer kitaplarda bulunan mü'min insanı öldürme,zina yapma,kul hakkı yeme,yetimi ezme,rabbine kulluk et gibi hükümleride gösteriyor ve delillendiriyor.

Sağ sol ve orta gidişatımızda soldan başlanıp sağa gidiyoruz ortalayıp sağ ve sol seçeneğinden soldan devam ediyoruz ve sağa geçmiş oluyoruz ve böylelikle soldan girip sağdan çıkıyoruz sona gelinmesinde (Y) yazan yer yarım kalıyor aslında son ortada sağa gidiyoruz oradan Sitretül Münteha,ya gidip Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. sola geçmiş olunuyor Allah sağda işte burada görüşme gerçekleşiyor ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. tekrar iniyor burada Musa ile ümmetin kaldıramaz tekrar bir çıksan olarak bilinen görüşmesi gerçekleşiyor ve yarım kalmasının sebebinde olanda bu mevzu oluyor ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. tekrar çıkmasıyla Lailaheillallah Muhammeden Resulullah olarak noktalanıyor.






20 Aralık 2015 Pazar

Çilenin iki yönü

Birinci tür çilede Değerli büyük Alim zatın bir sözü varki onun özünde olan insanlar belayı yanlış anlıyor asıl bela Allahtan kopmaktır manasında dediği gibi çile ızdırap insanın vazgeçilmezidir öylede olmalıdır Allah,la c.c.  pazarlık yapılmaz kısa ve öz bu çile Allah c.c. ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yolunda ona yakın olabilmek amacını taşır.

İkinci tür çilede şeytan yolunda vardır oda günahlardır buda bir çok yönü bulunsada insana iki türlü çilesini çektirir.

1:Günahlara giren insan şeytanın zehirli oklarının bedeninde taşıyamayacağı etkisini ağır baskısını yaşar sıkıntı dert bitmez şeytana yakın olduğundan kuklası olur dünyasıda maddiyatça zenginlikle rahatda etse bilmesede bedeni manen ızdıraplıdır.

2:Ahirete bakan çile yönü vardır bunda olan çile cehennem azabıdır bu azaba sebebse günahların Allah,ın c.c. yasakladıklarıdır bu yasakların insanın yapmasını isteyende şeytandır oda insanın kara kaşına kara gözüne sevdalı olduğu için değil cehennemde azap görmesi içindir.

Dolayısıyla Allah,ın c.c. yasakladığı günahların sebebiyle yaşanan çile ve ızdıraplar günahların bedelidir ve kimse günahlardan oluşan dert sıkıntıdan mükafat bekleyemez hakkıda yoktur velhasıl günahlara giripde çekilenler şeytan yolunda kendilerine zulm etmiş olur  Allah c.c. şefkatinden kulların bu çileyi çekmelerini istemediğinden günahları bağışlamak ister bunun için tevbe kapısını açmış doğruya yönelmeyip şeytanın tuzağında olan kullar günahları olmazsa olmaz saymaya başlar vaz geçmez ve önü alınmaz bataklığa sürüklenir. Allahın yasakladığı yolda yaşanan dert sıkıntı ve cileler ızdırap değildir olamaz insanın kendi nefisleriyle işlediği suçların kendi nefislerine verdikleri dünyevi cezadır.

Yükseklere cikarsanız veya günah batağına düşerseniz başka insanları ve günahları küçümsemeyin unutmayın belkide birgün çöpten kuru ekmek aramak zorunda kalabilirsiniz böyle bir durumda günahlara dönmektense kuru ekmeği tercih edin.

9 Aralık 2015 Çarşamba

İman Hakikatlerinde Son Nokta

İman hakikatlerinde altı esas vardır iman etmenin gerekleri şartsız koşulsuz altı esası kabullenmektir Allah Kur'an,la bu hükmü getirmiştir Kur'an hükümleri hem zebur hem tevrat hemde incilin hükümlerini alır ve açıkça diğer gönderdiği kitapların değiştirilmiş hükümlerinide beyan etmiş olur asırlar önce inen ayetlerde hem o asırda yaşananları hem daha evvel yaşanmışları ve kıyamete kadar yaşanabilecekleri açıklar mesela asrı saadetde yaşanılanların yanlış ve şeytanın sapkın yolunu tuttuklarını anlatmakla Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. iman edip gösterdiği yolu izlemeleriyle doğru olanları ve yaşantıyı gösterir Kur'an tüm insanlığa inmesiyle günümüze ve kıyamete kadar diğer dine mensup Yahudi ve Hıristiyanlarada nasıl yaşamaları gerektiğini öğütler,asırlar öncesinde sapkınlığa girmiş Yahudi ve Hıristiyanların yaptıklarını bir çok ayetlerde haber vermekle bir nevi manasında der: İşte bakın yaptıkları yanlışlıklar bunlardır yaptıkları kendilerinin helakine sebebiyet verip zulm ettiler siz böyle yapmayın ve size nasıl insanlık şuurunda yaşanması gerekir en son nebimi Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. gönderdim onada iman edinki cennetin anahtarı imandır ve bir daha peygamber ve kitap gelmeyeceğini açıklar son noktayı koyar.

Mesela:Habeş kralı necaşi Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. iman etmiştir fakat ben kendime malik değilim bir halkım var demekle izin ister Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. haber gönderir necaşinin yaşantısı Hıristiyanlık kaidesine göredir ve ölene kadar öyle yaşar vefat ettiğinde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. kalkın kardeşimiz necaşinin cenaze namazını kılacaz buyurmasıyla iltifata mahzar olur mana ile anlayışdaki en temel noktanın iman olduğu açıkça gösteriyor.

Asrı saadetde putperestliğin tamamen yıkılmasıyla tertemiz bir din kurulmasıyla insanın doğru gerçek yaşantısı hem Yahudilere hem Hıristiyanlara gösterilmiş olur namaz oruç gibi dinin verilmiş olan ibadet şekli yaşantısıyla diğer dine mensup insanlığında kendi inandıkları doğru olan ibadetlerini yapmalarını örnekler gösterir diğer dinlerinde doğru olan emredilenleri yapmaları mesela mü'min insanı öldürme,zina yapma,hırsızlık yapma,kul hakkı yeme,yetimi ezme hakkını yeme gibi hükümlerle emereder ve kendi inançlarında olan ibadetleri yapmalarıyla kulluğa çağırır tüm dinlerde olanda budur ve imanın altı esaslarını kabul etmelerini emreder noktayı koyar.

Mü'min inanmış demektir ve dini terimdir inanmakda asıl kalpde olup dille ikrar etmektir tüm insanlığın özündeki kalpde imanın gerçekleşmesidirki kalplerede sadece Allah hükmeder ve tüm insanlığın özünü kalple bağlar kalpde toplar yani cennet çekirdeğini ve cehennennem tohumunu insanlığın içinde üç hayat şekli oluşur.

1:Mü'min: İnanıp iman etmesidir iman etmemiş insanda mü'min vasfı olmaz bu vasıfda sadece islam dinine vergi olmayıp diğer dinlerde yaşayanlarıda kapsar bu vasfın gerçekleşmeside Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. kabullenmeleriyle Mü'min olmuş olur cennet anahtarı verilmiş olunur.

2:Kafir: Hep tereddütle hayatı geçer bir gün gerçekleşecek ölüm korkusunu hep taşır bunun içinde ölümü unutturacak yaşantı ister ve sadece düşüncesinde yok etmeye çalışır hayatın tüm zevklerine muttali olur yaşamaya çalışır kendi inancına göre hayatı biçer bazende nefsini firavun gibi yüceltip ilah gibi görmeye ve göstermeye çalışır böylelikle cehennem tohumu kalbinde yetiştirir kalp körleşir kimiside içinde inancı doğruyu yanlışı fark eder anlar vicadanını dinler fakat yaşadığı yasak edilmiş şeytani hayat daha cazip gelir vazgeçmez bırakamaz her bir kulun kalbine göre hükmeden Allah kafir yaşantısında olanların ahiretde sorgularında önceki yazılarda açıklandığı gibi cehennemden başka gidecek yer olmadığından dilerse af eder dilerse azap eder bu sebeble kafir dine ilişmez ilişemezde çünkü kafir bilmez anlamaz inkar ettiğiyle boş zaman geçirmek istemez vaktini zevki sefasına harcamak ister ebediyetden bahsediliyor gerçekse tereddütünde olmasından dinlemekle doğrumu değilmi aklıyla anlamak ister.

3:Münafık: Kendi çıkarlarına düşkün kafirin yapmadığını yapar menfaatleri için ikiyüzlü her türlü hile aldatma ve yalancıdırlar dini dahi şeytanın yolunda zevk sefalarına alet eder kullanırlar kendilerini mü'min göstermeye çalışırlar Kur'an,ı, dini, imanın yaşantısındaki manaları idrak edemezler açıklayamazlar bu gibi hayat yaşayanlar cehennem tohumundan öte daha dünyadayken kalpleri mühürlenir kendilerini imanlı sanabilirler.

Said Nursi Hz. kabre üç şekilde girilir dediği gibi.
1: İnanırsın yaşarsın.
2: İnanırsın yaşamazsın.
3: Ne inanırsın nede yaşarsın.

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. hadisleri ve Büyük zatların açıkladığı beyanlar gösterirki cennetin anahtarı imandır ve ne Kur'an ne Hadisler Nede din kimsenin malı değildir herşeyin açıklamasında dinin anlatılmasında din hizmeti yapanların yazdıkları herkesce bilinir ve anlatılan din hizmetinde sorumluluk iktiza eder bu sorumluluğun neticesinde ebedi cehennemi göze almakla başlarki herkes kendi keyfince dine imana ilişemez ilişenler gerçekleşecek olan mahşeri sorguyla ebedi cehennemi göze alır dini düşünce ufkunu açıp akla ruha kalbe tatminlik veren açıklamaları her okuyan görür anlar doğru veya yanlış der dilerse inanır dilerse inanmaz ahiretdeki hesabını ona göre verir yada okunanlarda hükümlerin haricinde hükümlerin açıklamaları yapandan kalbe ruha akla hitapla daha iyisini yapan olursa daha iyi olmakla diğer din hizmetindeki yazarında hoşnutluğunu alır bu daha güzel olmuş daha güzel anlatmış demekle iltifatda kazanır.

Din hizmetinde ükümlerin haricinde açıklamalarda suç aramak suç bulmak gibi hasedle oluşan saldırganlıklarda kimsenin haddine değildir böyle haddini bilmemezlikle suç bulmaya çalışıp suç teşgil edenler zarar verenler ahiretde hesabını verir neticeside insanlara Kur'an, hadis ve dinin emirlerindeki açıklamalarla imanla ahireti kazandırmak amacındaki hizmeti yok etmek cephe almasını neticelendirir ebedi cehenneme gider.

Kim karşı çıkarsa yalanlarsa Said Nursi Hz. dediği gibi gözünü kapayan yanlız kendine gece yapar,yani kendi zararına eğer yalanlamasıyla birde fitneye sebeb olursa kışkırtırsa sebeb olduklarınında veballerini üzerine alır evet mü'min gıpta eder hatta yardım eder daha güzel açıklamalar yapmaya çalışır Kafir yalanlar kendine eder münafık hased eder kaos çıkartır insanlarada zarar verir.

30 Kasım 2015 Pazartesi

şeytanın imtihanı

İnsan yaratılmadan önce cinlerin imtihan olmasında Hz.Adem,e nasılki kitap verilmemekle belli emirler verildiyse cinler içinde geçerliydi bu emirlere uyması gereken şeytanda vardı çünkü yaratılmışlara yapması gerekenleri kanunu Allah verir ve şeytan insanın halife olmasını kabul etmedi cinlerin cennete girmesinde insanın yaratılması söz konusuydu çünkü insan cinlerdende üstün halifeliği vardı bunu kabullenişde bu sebeble kesin hüküm gerçekleşene kadar dünyada kaldılarki hüküm ve hikmet sahibi herşeyi bilen Allah şeytanın içinde beslediği kibri büyüklükle üstünlük peşinde olup böyle imtihana sebeb olacağını biliyordu.

Yaratılan varlıkta şeytanda cinler gibi kor ateşten oluşuyla nimet içindeyken topraktan yaratılan insana karşı üstünlük yapıp kibre girişi kor ateşin toprağı dahi yakıp yok etmesi üstünlüğüne girmesiyle Allahın emrine karşı gelip Hz.Adem,e secde etmez oysa alemlerin Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. yüzü suyu hürmetine yaratılmasında şeytanlık yapmadan önceki ismi iblis ve cinlerde vardı şeytan aklıyla meleklerin şerli yaratılışı olmadığından meleklerin önüne geçdiği gibi Hz.Adem,in şerre meyilli şehvet gibi zaafları anladığından şeytan insanın önüne geçip taht kuracağını sandı fakat ne olacağını bilemezdi şeytan içinde imtihandı ve bir nevi kendiyle kumar oynadı ebedi cehennemi kabullenip kıyamete kadar mühleti istediki kazansa zaten sorun yok ama kaybederse mühlet boyunca insandan intikam alacaktı Hz.Adem,e olanlardan sonra Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. geleceğini gördü ve Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. neslini yok etmeye kirletmeye çalıştı başaramadı şimdide intikam alıyor hemde ne intikam insanı kendinden aşağı derekelere düşürüp ebedi cehenneme gönderiyor.

İnsanın esfeli safilinden en zarif en nazik en muhtaç oluşumundan ahseni takvim sırrıyla Allaha en yakın olarak en yüksek konumda yaratılışını şeytan sindiremedi ve ispat etme mücadelesine girdi Allah herşeyi bildiğinin en mükemmel yaratmasıyla adil oluşunu inkara girmiş oldu yani bile bile haşa ve kella Allahı yalanlamaya girdi ve lanetlenerek istediği mühlet verilip huzurdan kovuldu.

22 Kasım 2015 Pazar

Ebedi Süren Yaratılış

İlk hilkatle başlayan yaratılış gayelerinde kulluk amacıyla nimetlendirme ve bunun ebediyen sürmesinde Allah c.c  yaratması gerçekleşir Allah herşeyden münehzeh tek yaratıcıdır.
Bir çekirdekle tohumun sadece su yemesiyle sebze meyve gibi ağaçların vücuda gelmesi insan ve hayvan gibi canlıların bunlardan uygun olanları yemesiyle vücudun oluşması dünyadaki yaratılışın gözle görülüp aklıllara göstermesidir.

Canlılarda çift olarak yaratılan mahluklarda insan ve cinlerdeki imtihanın ebediyetteki ihtiyaçlarını gösteren deliller dünyada numune olarak verilmesidir Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. dünya ahiretin tarlasıdır buyurmasıyla insanı örneklendirdiğimizde tüm hücrelerine kadar olan bedeni cismaniyeti nimetdir.Bunun ötesinde yemek,içmek,eş,çocuk,dünya yaşantısında olan aile hayatı nimetdir örnek verdiğimiz nimetlerin en başlıca hayatı kapsaması insanların izdivaç ile aile kurmalarıyla manevi hayatın numunesini lezzetini ve ayetlerde buyrulduğu gibi daha nice sayamadığımız bilemediğimiz nimelerin olmasıda bunca nimetleri ebedi verilmek üzere dünyada tatdırıp gösterir delillendirir.

Allah herşeyden haberi olduğunun evvel ve ebedi dilemesinin böyle olduğunun bilincinde olan kullar her bir nimetin ebedi olmasını arzu eder ister Bediüzzaman Said Nursi Hz. tüm şaşasıyla dünyanın bin senelik mesudane hayatı cennet hayatının bir saatine mukabil gelmez yani bir saatlik nimetin lezzetini yaşantısını karşılamaz ve cennet hayatınında Allahc.c. güzelliğini bir saatlik manevi seyri lezzetine mukabil değildir der.cennet hayatı bilindiğiyle çalışmanın,ibadetin,mülk ihtiyacının olmadığı ebedi mutluluk huzur saadet hayatıdır.

Bilimsel araştırmalarla bulunup bilindiği gibi evrenin sürekli genişlediğini Kur'an ayetlerinde evreni genişleteceğiz buyrulmasıyla konumuza başlayalım.

Güneş sisteminin içinde olduğu gezegenlerle bir galaksi teşkil ediyor bu galaksi hepsi belirli aynı yönde saatde 790.000 km hızla gitmesinin hesabı yapılsa hesap edilemez korkunç rakamlar çıkar onca geçmiş zamanlar asırlar boyunca evren sürekli genişler ve ucu bucağıda görülemez bulunamaz yani dünya ömrü yaşı 6.000 sene biliniyor 1 saatlik hız 790.000 24 saate çarparak 1 günlük hız hesaplansa ve 1 günlük hızı 1 ayla çarpılsa ve 1 aylık hızı 1 seneyle çarpılsa ve 1 senelik hızı 6.000 seneyle çarpılsa muhteşem km hız hesabı çıkar.

Kainatın üstü kürsi kürsinin üstü arş arşın üstü sitretül müntehadır.Kainat kürsiye nispeten çöle atılmış bir halka gibidir kürsi arşa nispeten çöle atılmış bir halka gibidir buyurmuştur.Sitretül münteha büyüklüğünü bilemem ama oda arşda sitretül müntehaya nispeten çöle atılmış bir halka gibi demekle azda olsa anlaşılması manasında akılla idrak olarak gösterelim zaten ucu bucağı olmayan evreni dahi aklımız kavrayamıyor ötesindekileri kavramak mümkün olmaz.

Kainatı alem sürekli genişlemeside gösterirki demekki kürside genişliyor kürsinin üstü arşda genişliyor yani yaratılış durmaksıznın sürekli gerçekleşiyor.Cehennem arşın altında olmasıda Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. hadisi şeriflerinde büyüklüğünü ve mahiyetini bildirip buyurmasıda delillendirki arşdan çok küçük olan kainatı cehennem olarak düşünsek idrak ufkumuzu gene aşmaktadır ve bu düşünce tasavvurunda (Güneş ışığı söndüğü zaman,Yıldızlar yerlerinden düşüp dağıldığı zaman,Denizler ateşlenip kaynatıldığı zaman,Gök cisimleri yerlerinden kaydırıldığı zaman)-(Tekvir-6) buyrulan ayetlerinde anlaşılmasında Cehennemle gezegenler,yıldızlar yanar erir yok olur açıklaması yapılabilir.

Cennet arşın üstünde ve nimetlerle ihsanların kulların ihtiyacının olmasıyla yaratılışın ebediyen devam edeceğini göstermesiyle büyüklüğününde ebediyen olmasını delillendirmezmi dünyada geçici lezzetlerin verilmesi olurda ebedi saadet hayatında olmazmı elbetde en mükemmeler ebediyete bırakılır.

Dünyada eşlerin ebedi hayat içinde numune olması mümkündür zira insanda ahiretin tarlası hükmünde kullukla vazifeli eş,çocuk gibi ailesiyle nimetdir ve bu aile nimeti en önemli en özel en güzel en şirin ve en mükemmel ihsanı ilahinin numune yaratılışını gösterir Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. (Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız kadınlar size Allah emanetidir.) buyruğuyla en büyük nimetlerden sayılan aile hayatının cennetde devam edeceğidir ve Allah nimet vermekle bunu ebedileştirerek en yüksek hayatın en mükemmelini cennetde sürdürür ve öyledir.

İnsanın şuurla,aklıyla,kalbiyle,ruhuyla anlaması idrak etmesiyle görülürki insanlar dünyada melekler gibi sabit makamda olmadığı cennet hayatında dahi sabit makamda değillerdir nimetlerin verilişinde lezzeti ihsan mevcutdur yani saltanatla manevi lezzeti yaşamak bundan anlaşılırki aile mevzularında çocuk yaşta ölenler cennetde ebediyen çocuk kalmazlar aile hayatıyla izdivaçları gerçekleşir eğer izdivaç olmassa insanın melekler gibi sabit makamdsa olmasını gösterir buda insan olmanın neticesi olmazdı ve böylece ebediyen arşda cennetin genişlemesiyle Allah kudretine hiç bir şey ağır gelmemekle yaratılış ebediyen devam eder.

19 Kasım 2015 Perşembe

Cennet Ve İzdivaç

İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında:"Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem onlar orada ebedî kalacaklar. (Bakara 25)

Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu ? (Muhammed 15)

Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'ın cennete soktuğu hiç kimse yoktur ki, onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi hüru'l-ayn (siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen mirasıdır. Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve cennetlik her erkeğin şehvet gücü dâimidir. "Hişam İbnu Halid der ki: "(Hadiste geçen) "Cehennemliklerden kendine düşenmirası"ibaresinden maksad, cehenneme giren erkeklerdir; bunların kadınlarına cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun'un hanımına varis olunduğu gibi."

Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)."

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!" buyurmuşlardı.Kendisine:     "Ey Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu."Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular."
Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir suret arzu ederse o sûrete girer."

Bilinirki şeytan insanın yaratılmasıyla girdiği kibriyle meleklere sürekli gidip gelip bu ne için yaratıldı gibi meleklerden taraf bekler ve melekler taraf olmaz fakat sen kan dökecek sana asi olacak insanmı yaratacan diye bir söz söylemelerine sebeb olur Allah siz benim bildiğimi bilirmisiniz buyurması üzerine melekler  yarabbi senin bize bildirdiğinden başka ne bilebilirizki derler.
Bu kıssadan melekler insan daha yeni yaratılacakken insanın kan döküp asi olacağını nerden bilebilirdi işte insandan önce dumansız kordan yaratılan cinlerin dünyada kan döküp Allaha asi olmalarından görmüşlerdir.

Dumansız kordan yaratılması şeytanında cinler gibi kullukta olmasıyla cinler gibi yaratılmasıdır yani cin ve şeytan aynı maddeden yaratılmıştır ve Hz.Adem as cennetden çıkartılmasındaki durumda bilinirki imtihanlar başlar.

Hz.Adem cennetden çıkmasına sebeb olunmasındaki öncelikle hikmeti belirtelim bundada Allah ezel ve ebede herşeyi bilmesidir Peygamber Efendimiz Hz.muhammed s.a.v. sahabe Efendilerimizle bu konuyu konuşurlar Hz.Musa ve Hz.Adem ile karşılaşır ve sen bizim cennetden çıkmamıza sebeb oldun buyurur burada Peygamber Efendimiz Hz.muhammed s.a.v. sahabe efendilerimize bunu açıklayınca şöyle buyurur Adem Musaya galebe çaldı Adem Musaya galebe çaldı buyurur ve devam eder Adem Musa,ya ey Musa ben daha yaratılmadan 40 sene öncesinde bu hüküm verilmişdi açıklamasını buyurur bunları kısaca açıkladıktan sonra konumuza gelelim.

Hz.Adem cennetden çıkmasaydı Allah emri gelene kadar emredileni dinleseydi şeytana kanmasaydı ne olurdu sonuçta bir neslin olması söz konusu izdivaçla insanlığın çoğalması vardır eğer Hz.Adem emri beklesedi insanlık cennetde olacaktır bunun en başlıca sebebi aile hayatında eşlerin bir bütün sayılmasıyla nimetlenmeleridir ve şu imtihan dünyasında dahi hüküm delil ve ihsanlar gösteriyorki ve iki ayrı insanın dünyada manevi geçici bir ücretin verilmesidir bu ücretin manevi denmeside maneviyat şuuruyla alınan lezzetin izdivaçla gerçekleşmesiyle cennet lezzetinin neticesini gösteren delildir cennetde dahi ebedi hayatda eşlerin yaratılmasını anlatan ayetlerde gösterir ve manasındaki derin açıklamasıyla dünyadaki hanım eşlerin cennetde diğer hurilerin sultanı hükmüne geçeceğidir bunun ilk gözle görülüp açıklanabilir olanıda hurilerin dünya meskeninde imtihana tabi tutulmamalarıdır demek manevi ücret olarak numune ihsan edilen dünyadaki izdivacın  maneviyat alemi olan cennetde ebediyen devam edeceğidir.Sahid Nursi bir mektubundan açıklamasıda bu konuyu özetler mahiyetdedir.

Mü’minlerin kabl-el büluğ vefat eden evlâdları, Cennet’te ebedî, sevimli, Cennet’e lâyık bir sûrette dâimî çocuk kalacaklarını.. ve Cennet’e giden peder ve vâlidelerinin kucaklarında ebedî medâr-ı sürurları olacaklarını.. ve çocuk sevmek ve evlâd okşamak gibi en latif bir zevki, ebeveynine te’mine medâr olacaklarını.. ve herbir lezzetli şey’in Cennet’te bulunduğunu.. Cennet tenasül yeri olmadığından, evlâd muhabbeti ve okşaması ( olmadığını diyenlerin hükümleri hakîkat olmadığını).. hem dünyada on senelik kısa bir zamanda teellümatla karışık evlâd sevmesine ve okşamasına bedel sâfi, elemsiz milyonlar sene ebedî evlâd sevmesini ve okşamasını kazanmak, ehl-i îmanın en büyük bir medâr-ı saâdeti olduğunu şu âyet-i kerime (vildenünmühaddevün) cümlesiyle işâret ediyor ve müjde veriyor.

1 Kasım 2015 Pazar

Deccalın Ölümünün Kısa Açıklaması

Deccaliyet önceki yazılarda belirtildiği gibi eski zamanların firevunlarından alınan ünvanla ahir zamanın din saptıran fitne bulaştıran süfyanlıkla kendisinde münafıklığa işaret eden deyimdir.

Bilinirki en son dinin Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. vefatıyla başlayıp kıyamete kadar sürecektir.

Deccalın ölümü ahir zamanda çıkartılıp şeytani düşüncelerinin dine bulaştırılmış fitnelerin yani insanların çözemedikleri anlayamadıkları saçma sapan düşüncelerden temizlenmesiyle insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır.

Önceki yazılarda açıklandığı gibi en çok örnek verilipde dünyada görülen Muta gibi dine bulaştırılmış hüküm gibi gösterilen ve (İlim çindede olsa gidip alınız) cümlesi hadis diye nakledilmiş bu ve buna benzer birçok dini konular dinde yok veya var diyebilecek sorumluluğu açıklamak elbetde izahla mümkündür en önemlileride dine aksettirilen şeytani fitneci düşüncelerdir insan düşüncesinde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. en doğru sözlü olduğunu bilipde kıyamete kadar olacakları haber vermesiyle o asırda çin diye ülke olmamasıyla daha sonra putperestlere tapınma çıkarılmış insanlardan ilim öğrenin buyurması kimsenin ne aklına ne kalbine nede ruhuna mantıklı açıklama vermez demekki deccaliyet fikrinin dine bulaştırılmış fitnesidir çin gibi ülkelerin oluşması 1400 sene önce asrı saadette olsaydı putperest olmazlardı Allahın gönderdiği kitaplardan birine bağlı olurlardı deccalın bu sonradan çıkan çinle güçlü bağlantısı vardır asrı saadetden sonraki asırlarda çin ülkesi çıkmıştır bunun açıklamasıda imani derin konular içermesiyle diğer konuların izahları sonucunda açıklık getirilebilir.

İşte bu deccaliyet şahsı göstersede özel ismi olmadığından Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. deccalın ölümündeki buyrukların manasında fitnelerin dinden ayıklanmasıyla arındırılmasıyla deccaliyet fikrinin yok edilmesi vardır yani deccaldaki fitneci şerli fikrini dine alet edemeyen fitnelerin ölümüdür.

Dünyada yaygın şeytanın tüm pisliklerinden tutun çinde doğmuş doğacak her çocuğun putperedset yetişmesinden ölümüne ve teröristlerin sözse din diye beyinlerinin yıkanmasıyla fitnelerin verilmesinden her bir yaşayanın yaşayacakların tüm veballerini deccal alıyor her aldığı vebalin bedelinin azabını ebedi olarak ödeyecektir ne zaman ölecektir Allah bilir belkide kıyamete kadar yaşar ve yaşadığı her an ölüme yakınlaşmasıyla aldığı nefesiyle dünyada o azabla işkencesi sürecektir bundan sonraki hayatının olması hayatı murdar yaşamış olmakla ölsede fark yoktur şöylede denebilir zararlı haşeratları öldürseniz nasılki hiç günahı yoktur hatta dünyevi maksadınız için öldürmeniz faydalı bile olur buna benzer mührü yemiş kalbine bildiği halde yaşadıkça kendisini kurtarmaya çalışacağına fitne fesat çıkartıp dini yok etmeye çalışacağına yediğine içdiğine karnı doyduğuna şükretsin.

Kutsi Hadisde Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed s.a.v. (Gözü ahiretde olana Allah dünyayıda veriyor) buyurmuştur imansız insanların dünyası olmaz manen bitiktir.

Başka bir kutsi hadiste hesap gününde (Allah dünyada kimden istediysen ona git) buyurur burada şu var Allah rızası yolunda olanlar ve şeytan yolunda olanlar deccalda alim olsada Kur'an bilsede kalp mühürlü yani zerre imanlı insan deccaldan üstündür ve kim deccala biatla ondan isteyip dünyanın peşine düşse deccal cehennemin dibine gidecek ahiretde deccaldan isteyecekler düşünsünler şimdi ne verecek Cehennemin dibini.

Ahiretde cehennemin dibine dahi gitseler dünyada saltanat kuracaklar diye hüküm yoktur zerre imanlı insan saltanatı olan imansızdan üstündür kalplere kimse hükmedemez kainatı alemi tespih tanesi gibi evirip çeviren Allah kalplere hükmeder zalimler kabetmeye mahkumdur.

Allah Sorgu Yapsa Ne Denir

Asrı saadet zamanında ya inanmayanlar yada münafıklar onu Allah bunu Allah yarattı peki Allah kim yarattı diye Peygamber Efendimiz Hz.Muhamm...